28 Kasım 2010 Pazar

ELA CAFE GÖZLEME - Yeşilvadi'de Kasım sonunda bir yaz günü



Çok iyi anlaştığımız ve üzerimizdeki her türlü stresi birlikteyken attığımız harika bir arkadaş grubum var.Geçenlerde klasikleşen sabah kahvaltımız için sevgili Nermin bize kendini affetirmek için bizi çok güzel bir yere götüreceğine ve üzerimizdeki tüm negatifliklerden arınacağımızın sözünü verdi .

Dört bayan atladık arabaya ve sabahın 09,30 civarı yola koyulduk .Yolumuz Yeşilvadi'de son buldu .Şile'ye gidenlerin çok iyi bileceği , eski yol zamanında içinden geçilen sevimli Yeşilvadi köyü yeni yol ve baraj yapımı ile beraber artık yok olmaya mahküm bir yer haline dönüşmüş .


Daha önce sadece aynı yol üzerinde Üvezli bölümündeki kulubelerde gözleme ve mısır yediğimiz olmuştur , çok eski olmamasına rağmen Yeşilvadi ayrımındaki bu güzel mekana daha önce hiç gitmemiştim .


Mekanımız yeni Şile yolunun hemen yan yolunda bulunan birkaç kulubenin var olduğu yolun en sonundaki ELA CAFE GÖZLEME .






Sahibesi Rize /Ardeşenli ve hemen hemen tüm mamülleri organik ve kendi yapımı olan çok tatlı bir bayan , sevgili Gülay Hn bizi sanki evine kahvaltıya misafir gitmişiz gibi ağırladı.

Özellikle sıcacık servis ettiği mis gibi ev ekmeği harikaydı :-) Doysak bile tereyağını sıcacık ekmeğe sürmeden duramadık :-))





Kahvaltı soframızda bol bol değişik reçel çeşitleri , bal , tahin&pekmez , zeytin çeşitleri ,peynir çeşitleri , kaymak , tereyağı , ev yapımı mis gibi fındıklı kurabiyeler , domates&salatalık ve daha sonra eklenen harika rengi neredeyse tam turuncu olan yağda yumurta vardı , tabi güzelim ekmeği unutmamak gerekiyor:-)



Mutfak pırıl pırıl , tertemiz , evimizi aratmayacak düzende. İsteyen Gülay Hn ile birlikte yiyeceklerini hazırlayabilir , suyunu direk çeşmeden dolurup içebilir , direk dağdan gelen harika bir tadı olan suyu var.


Dış mekan ise içerisi gibi harika , şu anda tüm yapraklar yerleri halı gibi kaplamış ve yürüdüğünüz zaman çıtır çıtır sesler ve kuş sesleri dışında hiç bir sesin olmadığı huzur dolu bir yer , tabi ses olarak bizim kahkaha seslerimizi saymazsak :-))
Dışarda hamaklar , tahta masalar ve mangallar mevcut. Eee hamaklar olurda onlarda şöyle uzanıp azda olsa bir keyif çatılmazmı:-))

Gülay Hn'ın eşi vakit öğlene yaklaştığı için mangalları hafifte olsa yakmaya başladı , böylece kulubenin içinde yanan kuzinedeki odun kokusu dışarda da magal ile devam etmiş oldu.
Bu güzel mekanı tanıdıktan ve sıcacık ilgiyi gördükten sonra , bu dönem süre gelecek olan kahvaltı toplantılarımızı hep bu güzel mekanda sadece kahvaltı ile değil eşlerimizinde katılımı ile kahvaltı sonrası mangal ve yemek ile yapmaya karar verdik , onlarında bu güzelliği görmeye hakları var sanırım :-))

Mekan sadece kahvaltı , gözleme ve mangal ile hizmet vermiyor , onların dışında arayıp rezervasyon yaptırdıktan sonra tüm yemekler özellikle Karadeniz yemekleri aynı titizlikle hazırlanıyor , bizim hedefimiz en kısa zamanda hamsi ve birkaç Karadeniz yemeği yemek :-)Ne olsa grubumuzun çoğunluğu 2 tanemiz hariç Karadenizli , onlarda eş tarafından Karadenizli oldular bile , bir tanesi de ben :-))
Laz Böreği , Kuzinede Balık Çeşitleri , Izgara , Ev Köftesi , Mantı v.s.....

Yemek fiyatları konusunda fikir veremeyeceğim ama kesinlikle makul fiyatlar ile karşılaşacağınıza eminim.Sınırsız çay ile köy kahvaltısı 15 TL ile 20 TL arası değişiyor .

Ama mutlaka gitmeden aramak gerekmektedir.

- Rezervasyon için : 0536 874 77 75 / Gülay Hn.


Sağlıcakla kalın.



21 Kasım 2010 Pazar

Minik Pizzalar

Haftasonu öğleden sonra çayı için hazırladığım ve tam tepsi hamuru açamadığım için minik ismini alanlar pizzalarım:-)

Aslına bakarsanız bu şekilde olmaları görünüm ve porsiyon açısından çok güzel oldu ama emeği diğerinden epey fazla oldu , tek tek malzemeleri yerleştirmek epey yorucuydu:-))





















Fazla uğraşmamak adına hamuru Dr. Oetker'in Pizza Un'u ile hazırladım .Nasıl hazırlanacağına dair bilgi üzerinde belirtildiği için tekrar etmeye gerek yok ama su ve sıvı yağ ilave etmekten ibaret.Tüm tepsiyi hamur ile kaplamak yerine , merdane ile açtığım hamuru yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi geniş ağızlı bardak ile kestim.




















Çıkarttığım daireleri yağladığım fırın tepsisine dizdim , üzerlerine paketten çıkan sosu hazırlayıp sürdüm. Daha sonra sırasıyla ; çok küçük parçalar haline doğranmış kaşar peyniri , ince dilimlenmiş sucuk ya da sosis , bir kaç dilim yeşil zeytin , çok küçük doğranmış domates ve en üste ince ince rendelenmiş kaşar peynir koydum .


Daha önceden ısıtılmış olan fırında yaklaşık 170 derecede kızarana kadar pişirdim. ( pakette 200 derecede pişirin diyor , ama benim pizzalarım ince olduğu için kuruyup çok kızarmasın diye ben ısıyı düşürdüm)

Sağlıcakla kalın.

16 Kasım 2010 Salı

Meryem'den Kırım Salatası

Lezzeti yenen kişiler tarafından tastiklenmiş çok güzel bir salata. İçkili ve içkisiz her türlü sofrada sunulabilecek ve Kırım'a ait bir lezzet .
Meryem'in ellerine sağlık:-)

Malzemeleri miktar olarak vermiyorum sadece sıralıyorım , miktarı sunulacak kişi sayısına göre ayarlanabilir.

- Kırmızı turp
- Taze soğan
- Dereotu
- Maydanoz
- Yoğurt
- Sarımsak
- Tuz
- Karabiber

Turp çok küçük olmayacak şekilde doğranır , tüm yeşillikler ufak parçalara bölünür , tuz karabiber ilave edilmiş sarımsaklı yoğurt ile karıştırılarak servis yapılır.

Sağlıcakla kalın.

14 Kasım 2010 Pazar

Spagetti Bolonez


Her zaman kolaylık yapılabilen , doyurucu ve hemen hemen herkesin sevdiği bir lezzet.
Malzemeler ; ( 3 kişilik )
- 1/2 paket Barilla Uzun Spagetti
- 1 Tatlı kaşığı kadar tuz
- 1 çorba kaşığı kadar zeytinyağı
Suyun içine tuz ve yağı ekleyip kaynadıktan sonra makarnaları ( mümkünse kırmadan ya da ikiye bölerek ) ekleyip yaklaşık 10 dk. kadar pişiriyoruz. Süzüp servise hazır halde bekletiyoruz.
Sos malzemeleri;
- 200 gr. kıyma
- 2 adet domates ( çok küçük doğranmış )
- 6 adet taze soğan ( küçük küçük doğranmış ) ya da 1 ortaboy kuru soğanda rendelenebilir
- 2 Diş sarımsak ( ince ince doğranmış )
- 1/2 paket domates püresi
- 1 ,5 çorba kaşığı zeytinyağı
- istenildiği kadar tuz , karabiber , kırmızı pul biber
Soğan ve sarımsağı zeytinyağında harlı olmayan ateşte kavuruyoruz. Kıymayı ve domates püresini ilave edip bir müdette kavurduktan sonra baharatları ve domatesi ekleyip 10 dakika kadar kapağı kapalı halde pişiriyoruz
Servis sırasında maydonaz ile süsleyebilirsiniz.
Sağlıcakla kalın.

9 Kasım 2010 Salı

Zeytinyağlı Sivribiber - Sevgili Deniz'in Tarifi

Bu enfes tadı olan zeytinyağlıyı ikinci kez yapıyorum. Her ay toplandığımız çok eski dostlarımdan sevgili Deniz geçen ayki toplantımızda tarif etmişti. O haftasonu hemen denedim ama biberlerin çoğunluğu zehir gibi acı olunca sadece ben yiyebildim , ama bu seferki çok az acı ve kızım tarafından da çok beğenilerek yendi.
Deniz'cim iyiki tarifini verdin vazgeçilmez bir yemek olacak benim için .

Malzemeler ;

- 1/2 kilo taze sivri biber ( kibrit boyuunda doğranmış )
- 1 büyük baş kuru soğan
- 1 başa yakın sarımsak
- 1 çorba kaşığı pirinç
- istenildiği kadat zeytinyağı
- istenildiği kadar tuz
- 1 adet kesme şeker

Soğan ve sarımsağı bir müddet yağda soldurduktan sonra biberleri ekleyip karıştırarak hafif ateşte kavuruyoruz. Üzerine pirinçleri , tuzu ve şekeri ekeleyip 1 çorba kaşığı kadar su ilave edip kapak kapalı olarak pişiriyoruz.
Düdüklüde yapılmak istenirse hiç su koymadan soğan ve sarımsağı biraz yağda soldurup diğer malzemeleri karıştırıp yaklaşık 5 dakikada pişirebilrisiniz.

Sağlıcakla kalın.

Zeytinyağlı Bol Sarımsaklı Patlıcan - Pratik Tarifler

Pratik bir tarif daha .

Malzemeler ;

- 4 adet ortaboy ince patlıcan ( yol yol soyulup , dilimlenmiş )
- 1 büyük boy kuru soğan ( ay ay doğranmış )
- 1 başa yakın sarımsak
- 1 adet domates ( kabukları soyulup doğranmış )
- 1 çorba kaşığı biber salçası
- istenildiği kadar zeytinyağı
- istenildiği kadar tuz
- 1 kesme şeker

Tüm malzemeleri çiğ olarak düdüklü tencereye koyup hepsini harmanlıyoruz. Yaklaşık 5 dakika kadar düdüğü öttükten sonra pişirip kapatıyoruz ve kıvamı gayet güzel olarak yemeğimiz hazır oluyor.
Not: Patlıcanları tuzlu ve limonlu suda biraz bekletip suyunu sıktıktan sonra beyazlıklarını hiç kaybetmiyorlar.


Sağlıcakla kalın.


Bol Soğanlı Buharda Karnabahar - Pratik Yemekler


Almış olduğum ufacık karnabaharı nasıl değerlendireyimde lezzeti sayesinde evdekilerde yesin derken eve dönüş yolunda birden aklıma tarifini vereceğim şekilde yapmak geldi. Sorarsanız ki , hiç yaptınmı , hayır her zamanki gibi doğaçlama :-)
Henüz benim haricimde tadına bakan olmadı ama eminim beğenilecek ,çok lezzetli oldu :-)

Malzemeler ;

- 1 adet küçük boy karnabahar
- 1 adet büyük baş soğan ( ay şeklinde doğranmış )
- istenildiği kadar zeytinyağı
- istenildiği kadar tuz , pul biber , çok az nane
- 1/2 kesme şeker

Karnabaharları buharda çok fazla yumuşatmadan pişiriyoruz.
Ayrı bir tavada soğanları kısık ateşte zeytinyağında pişiriyoruz ( kapak kapatırsanız daha çabuk pişerler ) . Sonra içine tuz,biber,nane ve şekeri ekleyip bir müddet daha ateşte çevirdikten sonra haşlanmış olan karnabahara ekliyoruz ve karnabaharları zedelemeden karıştırıyoruz.

Sağlıcakla kalın.

7 Kasım 2010 Pazar

Tavuk Kokoreç

Blog ve Web sayfalarını gezerken sevgili Tijen'de Tavuk Kokoreç tarifini gördüm . http://www.lezzetibol.com/tavuk-kokorec.html
Elimdeki malzemelere göre benimki çok az farklı oldu ama lezzet testinden geçti:-) .
Tijen'cim paylaşımın için çok teşekkürler:-)

Malzemeler ;

- 1 paket tavuk göğsü ( 3 küçük parça )/ tavla zarı büyüklüğünde doğranmış - aslında kemiksiz kalça daha uygun olur.
- 2 adet küçük küçük doğranmış domates
- 5 adet taze soğan / ince ince doğranmış
- 6-7 adet yeşil biber ( çok acı oldukları için ben 1 tane doğradım )
- 1/2 çay bardağı zeytinyağı
- 1 baş sarımsak ( dişler 2 ya da 3 e bölünmüş )
- 1/2 çorba kaşığı biber salçası
- istenildiği kadar ; tuz + karabiber + kimyon + nane + kekik + pul biber

1 tavada yağın yarısını koyup tavukları soteliyoruz.
Diğer tavada kızmış yağa öncelikle sarımsak , soğan ve yeşil biberi koyup pembeleştirmeden kavuruyoruz , daha sonra içine salça , tüm baharatlar ve domatesleri katıp kavurmaya devam ediyoruz. Diğer tavada pişen tavukları harcın içine katıp bir müddet daha soteliyoruz ve servise hazır duruma getiriyoruz.

Sağlıcakla kalın.

Kahvaltı Çöreği ( Hamarat Abla'dan )

Bu sabah erkenden kalkıp dün Hamarat Abla'nın sayfasında görmüş olduğum nefis görünümlü Kahvaltı Çöreğini yaptım. http://www.hamaratabla.com/makale/1925,kahvalti-coregi.htm
Paylaşımı için Hamarat Abla'ya çok teşekkürler :-)

Ben aşağıda vereceğim malzemeleri yarım ölçülerini kullanarak denemek amaçlı yaptım yaklaşık 15 top çörek çıktı hem kahvaltı hemde pazar günü aralarda atıştırmak için yeterli bir sayı oldu.

Malzemeler ;

- 5 su bardağı kadar un
- 1 çay bardağı sıvı yağ
- 1 çay bardağı şeker
- 2 su bardağı süt
- 1 tutam tuz
- 1 çorba kaşığı yaş maya

Üzeri için ;

- 1 yumurta
- susam ve 1 çay kaşığı ucunda pudra şekeri

Sütü hafif ılıtarak mayayı içinde eritiyoruz. Daha sonra üzerine süreceğimiz malzemeler hariç hepsini karıştırıp kulak memesi kıvamında hamur elde ettikten sonra yaklaşık yarım saat üzeri örtülü olarak mayalandırmaya bırakıyoruz ( son 10 dakika kadar altına havlu koyarak radyatörün üzerine koydum ).
Mayalandıktan sonra istenilen ebatta hamuru top şekline getirip tepsiye serdiğimiz yağlı kağıdın üzerine diziyoruz.
Üzerine yumurta sarısı ve pudra şekeri karşımını sürüp susamları serpiyoruz.
170-180 derecede önceden hafif ısıtılmış fırında yaklaşık 30-35 dk. üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.

Sağlıcakla kalın.





1 Kasım 2010 Pazartesi

Kereviz Yapraklı Sütlü Kabak Çorbası

kereviz yapraklaı sütlü kabak çorbası

Çorbamın ismi epey uzun oldu ama en can alıcı malzemelerini sıralamadan edemedim:-)
Dün akşam 1 adet kalan kabağı nasıl değerlendireyim derken birden ortaya çıkan bir çorba , beni bilenler tam Neşe'nin tazrı diyeceklerdir:-)
Bu akşam yemekte lezzeti kızım tarafından tam not aldı , sebzeyi bayılarak yiyen eşim tarafından ise " aman iyiki yaptın yoksa bunu içmesek ölebilirdik" şeklinde oldu , ama daha sonra " lezzetli olmuş " ibaresinide ekledi zorlada olsa :-))
Sebze seven benim notum ise kızımla aynı , erkeklere et hakkında yorum sormak lazım hep unutuyorum:-))

Malzemeler ;

- 1 adet ortaboy dolmalık kabak ( rendelenmiş )
- 1 diş sarımsak
- 1 tepeleme çorba kaşığı un
- 1 çorba kaşığı tereyağı
- 1/2 litre süt
- 6-7 adet kereviz yaprağı
- istenildiği kadar tuz

Unu tereyağında çok az kavuruyoruz üzerine azar azar sütü ilave ederek tel çırpıcı ile top top olmasını önleyecek şekilde karıştırıyoruz.
Rendelediğimiz sarımsağı , kabağı , tuzu ilave edip kalan sütüde ekleyip hafif ateşte pişmeye bırakıyoruz , katılaşırsa üzerine sıcak su ilave ediyoruz. Hafifçe piştikten sonra kereviz yapraklarını ekliyoruz bir kaç taşım daha kaynatıp çorbayı parçalayıcıdan geçiriyoruz.

Sağlıcakla kalın.

29 Ekim 2010 Cuma

Fava

fava kalıpta

Uzun bir zaman önce yapmış olduğum ve favori yemeklerimden birisidir.Fotoğrafları karıştırırken yayınlamadığımı hatırladım ve hemen paylaşmak istedim.

Malzemeler ;
- 500 gr. kuru bakla
- 2 baş soğan
- 1 limon
- 2 tatlı kaşığı şeker
- zeytinyağı
- tuz
- dereotu

Baklayı bir gece önceden 1 tatlı kaşığı şeker ve 1/2 limon suyu ile sıcak suda ıslatıyoruz.Ertesi gün suyunu süzüp doğranmış soğanı ,üzerinden çok az çıkacak şekilde suyunu ,tuzunu ve kalan şekeri ilave ederek pişiriyoruz.Pişme süresinde suyunu çekerse azar azar sıcak su ilave edilebilir.Pişen baklaları eziciden geçirirken içine geri kalan limonu ve yeteceği kadar zeytinyağını ilave ediyoruz.
Servis yapmayı arzu ettiğimiz kalıplara döküp soğumaya bırakıyoruz.
Servis sırasında üzerine az miktarda zeytinyağı&limon döküp dereotu ile süslüyoruz.
( İstenirse dereotu ince ince kıyılıp içinede karıştırlabilir )

Sağlıcakla kalın.

17 Ekim 2010 Pazar

Paskalya Çöreği

paskalya çöreği

Gecenin son tarifi:-)
Eşimin en favori hamur işlerinden biri olup her Beyaz Fırın'a gidişimizde mutlaka alınan ve en kısa zamanda tüketilen çeşitlerden birisidir.
Bende geçen haftadan beri aklımda olan ama evde mahlep olmadığı için hep ertelediğim süprizlerimden bir tanesini bugün yaptım .Allahtan yaptığım ve piştiği sırada evde değildi ve süprizim bozulmadı:-)
Hamur işlerinden ziyade genelde tencere ve fırın yemekleri benim favorilerim ve başarılı olduğum konular ,ama inat edince hamur işlerinide becermiyor değilim :-))
Bir kaç kere daha yaparsam hem yapılışını ezberlemiş olacağım hemde ara sıra yapacağım hamur işleri listeme girmiş olacak.

Vereceğim tarifin orjinalinde tüm hamuru 3 parçaya bölerek bir adet çörek yapıyordu ama ben küçük küçük bir kaç çörek yapmayı daha uygun buldum , en azından bir kaç tanesini dondurucuya attım çözülünce fırından çıkmış gibi tazecik olacaklar.

Malzemeler ;

- 5-6 su bardağı un
- 1/2 su bardağı toz şeker
- 3 yumurta
- 2 çay kaşığı mahlep
- 1 çay kaşığı tuz
- 1 çorba kaşığı kuru maya
- 1/2 su bardağı ılık süt + 1/2 su bardağı ılık su
- traş fındık ( üzeri için )
- 1 yumurta sarısı + 1 çay kaşığı pudra şekeri ( üzeri için )

Mayayı ılık süt ve suda iyice karıştıyoruz. Havuz şeklinde açtığımız unun içine tüm malzemeyi ve mayalı sıvıyı karıştırarak hamur yumuşak kıvama gelene ve ele yapışmayana kadar yoğuruyoruz , ele yapışırsa azar azar un ilave ediyoruz.
Hamurun üzerini sıcak nemli bezle örtüp kabarana kadar yarım saaten fazla bekliyoruz. Kabaran hamuru istediğiniz ölçülerde topaklara ayırıp saç örgüsü yaparak şekillendiriyoruz.Üzerine pudra şekeri ile karışmış yumurta sarısını sürüp fındıkları serpiştirip önceden çok hafif ısıtılmış 160 derece fırında pişiriyoruz ( piştiği kızarması ve kabarması ile anlaşılmaktadır )

Sağlıcakla kalın.

Portakal Dilimli Zeytinyağlı Kereviz

portakal parçalı kereviz pismeden

- 4 adet kereviz ( yuvarlak dilim dilim doğranmış )
- 2 adet ufak boy havuç ( zar şekilde doğranmış )
- 1 çay bardağı dondurulmuş bezelye
- bir büyük kuru soğan ( ay şeklinde doğranmış )
- bir orta boy kuru soğan ( halka halka doğranmış )
- 2 portakal ( 1 tanesi dilim dilim doğarnış , diğerinin suyu sıkılmış )
- kereviz yaprakları
- 2 küçük boy kesme şeker
- istenildiği kadar tuz
- zeytinyağı

Bezelye , ay şeklinde doğramış soğan ve havucu karıştırıyoruz .Düdüklü tencerenin dibine halka halka doğranmış soğanları diziyoruz. Üzerine bir sıra limonlu suda beklettiğimiz kerevizleri bir sıra havuç-bezelye-soğan karışımını ekleyip aralara dilimli portakalları da ilave edip , malzeme bitene kadar tekrarlıyoruz .
Portakal suyu , zeytinyağı , şeker ve tuz ilaveli karışımı yemeğin üzerine döküp en üste kereviz yapraklarını koyuyoruz.Düdüklüde yaklaşık düdük öttükten sonra 5-6 dakika kadar pişiriyoruz. ( Normal tencerede de pişebilir )

portakal parçalı kereviz pistikten sonra

Not: Aceleci davranıp soğumasını beklemeden fotorafını çektiğim için ,buhardan dolayı maalesef pek net çıkmadı , puslu çıktı.


Sağlıcakla kalın.

Kesme Hamurlu Kırmızı Mercimek Çorbası

Mısırlı Mercimek Çorbası

Bugünkü son çorba tarifim.

Bugünlerde havalar epey güzel ama bir kaç gün sonra soğuyunca sırayla bu tariflere gereksinim duyulacak , o zaman iyiki vermişsin diyeceksiniz:-)

Bu çorbayı bugün yaptım , bununda lezzeti eşim tarafından " harika " tanımı ile onaylandı , benden söylemesi :-)

Malzemeler ;

- 1 baş soğan ( küçük küp kesilmiş )
- 1 diş rendelenmiş sarımsak
- 1 su bardağı kırmızı mercimek
- 1 çay bardağı haşlanmış yarma mısır
- 2 çorba kaşığı kesme hamur
- kırmızı pul biber
- nane
- tereyağı
- istenildiği kadar tuz

Soğanı ve sarımsağı tereyağında iyice pişene kadar kavuruyoruz. Üzerine mercimek , haşlanmış yarma mısırı ilave edip , sıcak su ekleyerek bir müddet pişiriyoruz , daha sonra kesme hamuru ve tuzu ilave edip hamur pişene kadar kısık ateşte kaynatıyoruz , katılaştıkça sıcak su ilave ediyoruz.
Tavada bir miktar tereyağı eritip üzerine kırmızı pul biber ve naneyi ekleyip hafifçe kavuruyoruz ve bu karışımı kaynayan çorbaya ilave ediyoruz ( yağ kaynar suya döküleceği için sıçrama yapabilir - dikkatli olunmalıdır ). Bu şekilde bir müddet daha kaynattıktan sonra servise hazır hale gelmiş oluyor.

Sağlıcakla kalın.

Sütlü Taneli Mısır Çorbası

Taneli mısır çorba tencerede

Yeni bir tencere fotoğraflı bir çorba tarifi daha :-) Bu çorba mutfağa girdiğim anda gözümün önünde olan konserve mısırdan birden doğaçlama olarak ortaya çıkan bir çorba , sanki diğer yemeklerimin bir farkı var:-))

Ama şunuda ilave etmeden geçemeyeceğim ,doğaçlama olabilir ama lezzeti kızım tarafından beğeni ile onaylandı.

Malzemeler;

- 1 baş kuru soğan ( küçük küp halide doğranmış )
- 1 diş rendelenmiş sarımsak
- 1 çorba kaşığı mısır unu
- 1 küçük boy haşlanmış mısır konservesi ( ya da evde haşlanmış mısır )
- tereyağı
- 1/2 kg kadar süt.
- istenildiği kadar tuz

Tereyağında soğanı ve sarımsağı iyice pişine kadar kavuruyoruz. Üzerine mısır ununu ekleyip hafifçe kavurduktan sonra az miktarda süt ekleyip kıvama getiriyoruz. Sütün tamamını , tuzu ve mısırı ekleyip bir müddet kaynatıyoruz. Eğer katılaşma olursa bir miktar süt ile istenilen kıvama getiriyoruz ve servis yapıyoruz.

Sağlıcakla kalın.

Çeşnili Yeşil Mercimek Çorbası- Nursen'in Katkılarıyla

yeşil biberli mercimek çorbası

Bugün bir kaç çorba tarifiyle buradayım. Fazla muhabbete girmeden teker teker başlayım :-)
Bu arada çorba kasesinde değil bu sefer tencereden çekilmiş fotoğraf ile tarif yayınlıyorum , kusura bakılmasın :-)

Bu arada bu tarifin esas sahibi sevgili arkadaşım Nursen ama bilindiği üzere ben tariflerde her zaman oynama yaptığım için , onun verdiği tarifide biraz eklemlerle bozmadım diyemem:-) Ama bu çorbamdan tadınca güzel olduğunun teyidini verdi :-)

Bu çorba acısı az yapılarak kışın çocuklar için hem doyurucu hemde lezzetli bir çorba olacaktır.

Malzemeler ;

1 baş kuru soğan ( küp küp doğranmış )
1 normal boy domates ( kabukları soyulup , küp küp doğranmış)
2 adet yeşil biber ( küçük küçük doğranmış )
1 su bardağı yeşil mercimek
1 çorba kaşığı buğday yarması
2 çorba kaşığı hamur kesmesi ( yoksa 2 çorba kaşığı küçük erişte )
1 çorba kaşığı haşlanmış nohut
50 gr. kadar kıyma ( şart değil )
1 çorba kaşığı biber salçası
1 çorba kaşığı kuru nane
1 çay ya da tatlı kaşığı ( isteğe bağlı ) kırmızı pul biber
1 çorba kaşığı tereyağı
1 çorba kaşığı zeytinyağı
istenildiği kadar tuz

Soğanları pişene kadar tereyağ ve zeytinyağında kavurup üzerine yeşilbiber ve domatesi katıp bir müddet daha birlikte pişiriyoruz. Üzerine kıymayı ekleyip bir müddet kavuruyoruz , pişen kıymaya biber salçasını , kırmızı pul biberi ve naneyi ekliyoruz.
Diğer bir tencerede su ile haşlayarak pişirdiğimiz mercimek ve buğday yarmasının üzerine bu karışımı ilave ediyoruz üzerine sıcak su ekliyoruz , kaynadıktan sonra içine hamur kesmelerini haşlanmış nohutu ve tuzunu ilave edip bir müddet daha kaynattıktan sonra servise hazır hale getiriyoruz.

Sağlıcakla kalın.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Aydınlığın Şövalyeleri - İş Başına

kitaplar

Bugün bir yemek tarifi ya da bir mekan tanıtımı ile değil bir kaç senedir hem Blog hem de Facebook aracılığı ile tanışıklığım olan sevgili Zerrin'in ( http://www.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.misssgibi.com%2F&h=6f95d )ablası Berrin Hn'ın görev yaptığı Başkale Lisesi'nin ihtiyaç duyduğu kütüphane için yardım çağrısında bulunmak amacı ile sizlere seslenmek istiyorum.

TuzBiber Dergiside hem kendi sayfalarında hem de Facebook aracılığıyla bu katılımı tanıtmakta ve yol göstermektedir ( http://www.tuzbiberdergisi.com/ ).

Amaç evinizde bulunan sizlerin ve çocuklarınızın artık gereksinim duymadığı , yakınlarınızdan ya da imkanınız varsa kitapcilardan temin edebileceginiz roman,hikaye ,universiteye hazirlik kitaplari ,testleri, ve okul kitaplarini aşağıda adresini verdigim son derece ciddi ihtiyaçları olan liseye ulastirmaniz.

Gönderi ile alakalı ,tüm yazılarda okuduğum kadarı ile en uygun ücretli olan PTT Kargo olduğu için bende PTT Kargoyu öneriyorum.
Bu hafta içinde yapmayı planladığım gönderimi bende PTT Kargo ile yapacağım.

ADRES: Başkale İ.M.K.B Çok Programlı Lisesi BAŞKALE / VAN



Aşağıda ayrıca bahsi geçen lisede öğretmen olan Berrin Hn'ın bizlerle paylaştığı yazıyı da sizlerle paylaşmak istiyorum.


VAN/ BAŞKALE. Daha doğusu yok. Akşamları tepelerde ışıklar görünüyor yer yer: İran sınırı ve karakollar. Yükselti o kadar fazla ki, ağaç yetişmiyor. Yıldızlar o kadar yakın ki, ellerinizle tutabilirsiniz. İlkokulda öğrendiğim tüm yıldız kabileleri burada: küçük ayı, büyük ayı, cezve. İnsanları o kadar sıcak ki, iklime inat. “İnsanlık” burada yaşıyormuş, meğer ölmemiş diyorum içimden.
Yıllardır batıda değişik ve güzel şehirlerde ......çalıştım hem de iyi koşullarda. İster istemez kıyaslama yapıyorum. Burada 3.haftasındayız okulun. Kılık-kıyafet kontrolü sırasında ayakkabıları farklı renkte birkaç öğrenciyi ayırmıştık. Teneffüste bir kız öğrenci yanıma geldi ayrılan bir arkadaşı için. Sessizce kulağıma “hocam, … arkadaşımız 12 kardeş, ailesinin durumu iyi değil, söyleyemiyor utanıyor” dedi sustum. 9.sınıf öğrencilerinden biri (üstelik ufacık bir şey daha) eski bir eşofman üstüyle gelip gidiyor okula. Fakirliği okunuyor yüzünden, duruşundan. Bir aya kalmaz kar yağarmış buralara. Ne yapmalıyım bu çocuk için? Bugün 11.sınıf öğrencilerinden biri üzgündü. Nedenini sordum, ailemin parası yok hocam beni okuldan alacaklar dedi. Zehir gibi kafası var. Seneye mezun olacak oysa. Kalacak yer bulmalı ama nasıl? Kız öğrencilerin sayısı az, çünkü okutmuyorlar. Çarşıda kadın-kız pek görülmüyor, ancak memur bayanları görebiliyorsunuz. Öğrenci çok, sıra az. Gelen öğretmenler en fazla 1,5 yıl kalıp gidiyorlar. Sınıfta konuşuyoruz, bir örnek verdim: Van’ a gittiğinizde…Hocam Van’a gitmeyenler var daha dediler. Sordum, sınıfın yarısı ilçeden dışarısını görmemiş daha. Gidenler de çalışmak için bir inşaatta veya akraba yanında. Gezmek fiilini çekemez bu çocuklar. Sinema-tiyatro, alışveriş merkezi, kafeterya, çay bahçesi, flört nedir bilmiyorlar. Ülkemin 40 yıl öncesine ışınlanmışım sanki. Ya da bir köşeden Şener Şen çıkıverecekmiş gibi, bir Türk filminin içine düşmüşüm adeta.
Evimi taşırken kitap kolilerinden yakınan taşımacılara kızan ben, okuldaki kütüphaneyi görünce ürperdim. Bomboş. Bu gençlerin bilinç kazanması, kendilerini tanıması, hayallerine kavuşmak için yol-yordam öğrenmeleri gerekiyor oysa. Yokluk ve yoksulluktan kurtulmaları, cahil kalmamaları gerekiyor. YGS-LYS kitapları olsa kütüphanede soru çözümü yaparlar, üniversiteye bir adım daha yaklaşırlar.
Okuduğu bir roman karakteri belki onun hayatında dönüm noktası olacak, belki çözdüğü bir üniversite hazırlık kitabı onun bir bilim insanı olmasını sağlayacak ya da okuduğu kitaplar hayatının tek zenginliği olarak kalacak ama kendi çocuklarını özellikle de kızlarını okula göndermesini sağlayacak.
Üzerime umutsuzluk çökmeye başladı, yakında yağacak olan kar gibi…
Aydınlığın şövalyeleri neredesiniz?

Berrin Damgacı
ADRES: Başkale İ.M.K.B Çok Programlı Lisesi BAŞKALE / VAN


Ama bunun yanında ihtiyaç sadece kitapla bitmiyor , kampanya kütüphane kurmak olabilir ama okula gidip gelirken ihtiyaçları olan , belkide artık çocuğunuzun ayağına olmayan ve dolapta bekleyen botlardır.
Haydi el ele verelim.

Sağlıcakla kalın.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Karadeniz ve Kuzinede Alabalık

kaleden ağrı
Böyle bir güzelliği görmeden sakın ömrünüzü geçirmeyin derim.
Yeşilin bu kadar çok tonu olabileceği ancak oralara gidildiğinde anlaşılabilir.
Bulunduğum mevki Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinin Çat Köyü civarı , aslında tam köy değil köyün eteklerinde sonradan kurulan bir yerleşim yeri. Genelde yazları 10 - 15 evin canlı olarak bulunduğu kışları herkesin ya ilçedeki ya da büyük kentlerdeki evlerine çekildikleri çok sevimli bir yerleşim birimi ,doğa harikası.
Evlerin dışında her türlü hizmet veren birde pansiyonu bulunmakta " Cancık Pansiyon " her türlü hizmet diyorum , hem pansiyon , hem market , hem kahve , hem restaurant hemde terminal :-)
http://cancikpansiyon.net/index.htm

çilanç köprü

Her sabah saat 06,30 civarı kalkıp kayınpederim ve eşim ile bu köprüye ( Çılanç Köprü ) kadar sabah yürüyüşümüzü yapıp hemen yanı başından akan mis gibi suyudan bir bidon su doldurup eve dönerek kaymak ve baldan oluşan kahvaltımıza kavuşuyorduk:-)

kuşburnu

Yol boyunca yüzlerce çeşit bitki bizlerle birlikte sanki seyehat ediyor. Renkler artık yavaş yavaş sonbaharı hatırlatsa bile hala canlı ve parlak hayat dolular. Hele birde hafif bir yağmurun ardından tertemiz görünümleri insanı hayran bırakıyor. Etraf kuşburnu dolu , çocukluğumda teyzemlerin gün boyunca çuvallarla yaptığı kuşburnu marmelatları gözümün önüne geldi , en zor ve emek isteyen işlemlerdi , acaba hala aynı zorlukla yapanlar varmıdır yoksa teknolojik aletlerden faydalanılıyormudur?

komşu kızı

Hemen hemen hergün bir , iki , bazen üç tane bunun gibi tatlımı tatlı komşu kızları hemen evin önündeki çitin ardında bulunan küçücük derenin başına geliyorlar, Hele hava sıcak oldumu hem su yanında olmak hemde ağacın gölgesine sığınmaktan başka çareleri yok.
Bulunduğumuz ortamdaki yegane sesler ; kuş , dere ve ineklerin boyunlarındaki çan sesleri. Daha sonra İstanbul'a gelince hele işe başladığım ilk gün etraftaki insan ve ses kirliği beni kısa süreli bunalıma soktu , " ne işim var benim burada " dedirtti. Ama maalesef hemen adepte oluverdim :-)

şömine1

Sabahları yanan kuzine öğlene doğru sıcak havanın etkisiyle ihtiyacını yitirirken akşam 7 den sonra çıtır çıtır yanan odunlarıyla kırmızı ışık saçan şömine vaz geçilmez bir tat veriyor. İster Eylül ayında ister Temmuz ayında olun şömine ve yün yorgan hiç bir zaman fazla gelmez oralarda , bunlar oranın en zevkli parçalarıdır.

mavi alabalık

Evimizin çok yakınında çok büyük bir alabalık çiftliği var. Alabalıklar dere suyunda yetiştiriliyor .Alabalık yemek köye gidince kaymak , tereyağ yemek kadar önemli. Hem çok lezzetli hemde görerek satın almak ayrıcalıklı.
Bu çiftlikte sanırım 20 nin üzerinde havuz mevcut , havuzlarda inanılmaz çoklukta balık mevcut , bazıları damızlık ve anaç neredeyse torik büyülüğünde bazılarıda fotoğrafta ne kadar fark edilebilir bilmiyorum ama sarı ve mavi .
Ya fırında ya da tereyağda kızartma şeklinde yediğimiz balığı bu sefer ben ele alarak , bildiğim bir tarif ile yaptım. Bu tarifte sevgili arkadaşım Özlem'in palamut tarifinden yola çıkılan bir tariftir , sadece limonu unutulmuştur :-)Bu kadar güzel yerlerin arasında sizlere birazda yemeğimizi tanıtayım :-))

alabalık tepside1

Güzelce temizlenip ayıklanmış balıkları çok az tuzluyoruz. Ocağın üzerinde pişmeye uygun tepsi hafifçe zeytinyağı ile yağlıyoruz.
Sırasıyla ; halka halka doğranmış kuru soğanı tepsiye diziyoruz , üzerine halka halka çok kalın olmayacak şekilde doğranmış patatesleri diziyoruz . Balıkları yatırıp içlerine bir kaç parça sarımsak koyup , domates , yeşil biber , kalan sarımsakları ve maydanozları fotoğrafta görüldüğü gibi yerleştirip üzerine çok az karabiber serpip ufak parçalar halinde tereyağını koyuyoruz.

alabalık sobada kapalı

Daha sonra ,tabi ben bulunduğum ortamın güzellerinden faydalanarak üzerine bir büyük boy tepsi kapatıp kuzine üzerinde yavaş yavaş pişirdim , ama kısık ateşte ocakta yapılabilir.

alabalık sobada pişmiş

Sobanın üzerinde suyunu salıp soğan , patates ve balıkları pişen yemeğimizi.

alabalık sobanın fırınında

Kuzinenin fırınına ya da şehir koşullarına göre normal fırına atıyoruz. Bir müddet kızarmasını sağlıyoruz.

alabalık tamam

Hafifçe kızarıp suyunu çekmiş olan yemeğimiz afiyetle yemeğe hazır hale gelmiş bulunmakta :-)

mollaveyis marullarından salata

Yanına ise sadece mis gibi yörenin bahçelerinden kopmuş çıtır çıtır marul salatası ve nacizane birer dublede rakı :-))

mutfaktan manzara

Ama bu yemeği yaparken mutfak penceresinden görünen manzarayıda sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Kıskanılmayacak gibi değil değilmi :-)

duman inmiş

Bu manzarada salonun penceresinden dumanın dağlardan inmeye başladığını gösteren manzara .Güneşte ayrı , dumanda ayrı , yağmurda ayrı güzel.

zil kale

Bir haftalık tatilimizin dönüş yolunda restore edilen Zil Kaleyi gezmeyi planlıyorduk ama kısmet olmadı sadece yenilenmiş hali ile fotoğraflarını çektim.Epeyce büyütmüşler ama kullanılan taşlar geçmişi değilde günümüzü çağrıştırıyor , ama söylenen 1 sene sonra tüm kullanılan yeni taşlar eski havasına bürünecekmiş , umuyorum.

ördekler

Köyden Pazar'a inerken bindiğimiz minibüsün diğer yolcuları ise tüm yolculuk boyunca güzel sesleri ile bize eşlik eden bu sevimli ördeklerdi:-)) Yazlık evlerinden kışlık evlerine göç ediyorlardı , tüm yazı yaylada geçirmişler kışı Pazar'daki evlerinde geçireceklermiş , özgürlükleri biraz kısıtlanacak ama Nisan ayı gibi gene özgür özgür yaylalarında dolaşırlar :-)

yolculuğun sonu

Ve işte yolcuğun son noktası , yaklaşık 10 saat kadar Trabzon'da vakit geçirip bineceğimiz uçağı beklerken olan halimiz:-)

Bu güzellikleri mutlaka yaşayın , 1 haftalık denizde harcağınız zamanı burada harcadığınız zaman inanın sanki 1 ay tatil yapmış gibi dinleniyorsunuz.

Sağlıcakla kalın.

7 Eylül 2010 Salı

Haluçka - Annemden Lezzetli Bir Tarif ve Hatıralar

Bugünkü tarifim çookkk eski zamanlarda çocukluğumdan gelme.

Küçükken çok severek yediğim bir yemekti , annem sık sık yapardı , dün telefonda konuşurken Haluçka yaptığını öğrenince canım çok ama çok çekti:-) Ayrıca sizler paylaşmak istediğim de bir lezzet olduğu için hemen yeğenime fotoğrafını çekip yollamasını istedim , sağolsun isteğimi ikiletmedi ve hemen yolladı , binbir rica ile biraz önce telefonda annemden tarifini aldım. Rica diyorum , çünkü " sen gelip yanında yapmadan sonra tadına bakmadan tarif vermem " diye ısrar etti , ama benim ısrarlarım daha baskın çıktı ve zorlada olsa tarifi aldım:-)))

Yayınlayınca haber vereceğim ya da yarın gidince hemen yazımı okutacağım :-))

İnternette araştırdığımda Haluçka , Merzifon , Samsun ve Kastamonu civarlarına ait bir yemek olarak ortaya çıkıyor. Çocukluk yıllarımda yaz tatillerinde anneannemlere Merzifon'a çok gittik ama bu yemeği hep İstanbul'da hatırlarım.

Merzifon'da çocukluğuma ait en çarpıcı anım ise ; büyük şehir İstanbul'tan 1 aylığına gelmiş olan bir çocuk olarak biraz böbürlenirdim , genelde oradaki arkadaşlarıma göre daha kültürlü ve çok şey bilen birisi gibi hissederdim kendimi , çok fazla oyuncağım olduğunu sanırdım taki bir arkadaşımın evine gidinceye kadar . Oyun oynamaya çağırmıştı bende gayet normal bir biçimde salona girdim , ama salonda yerde duran koskaca bebek evini ve içindeki tam takım ev eşyalarını ,buzdolabından çamaşır makinesine fırına kadar görünce nutkum tutuldu , meğerse babası Almanya da çalılıyormuş ve hepsini oradan getirmiş:-)))
Bizim Almanya da hiç tanıdığımız olmadığı için benim çay takımlarım ve ters çevirice ağlayan bebeklerim onun oyuncakları yanında öyle sönük kaldılarki şu an bile o anki halimi hatırlar ve gülerim:-)))
Bakarmısınız bir Haluçka neleri hatırlattı :-)))

Sanırım artık yemeğimizden bahsetmenin zamanı geldi:-)

Halucka

Mazeme listesi vermeyerek annemin anlattığı gibi aktarıyorum .

2-3 adet kemiksiz tavuk budunu çok az sıvı yağ ile suda pişiriyoruz , pişmeye yakın içine doğranmış domates ilave ediyoruz .
Ayrı bir kasede 1 yumurtayı 2 çorba kaşığı kadar su ve birazda et suyu ile çırpıyoruz , içine çok az tuz ve yavaş yavaş un ilave edip kaşıkla karıştıyoruz , hamurumuz katı olmayacak hafif kıvamlı bir hamur haline gelince , et suyuna batırıp ıslattığımız kaşığın ucuyla alıp kaynamakta olan et suyunun içine parça parça atıyoruz , içine 1 avuç kadar haşlanmış nohut ve biraz pul biber ve karabiber ilave edip hafifçe kaynatıyoruz . Hamurlar pişince arzuya göre doğranmış maydanoz ile servis yapıyoruz.

Bu arada anneciğim bayramda da benim için yapacak sanırım :-)))

Sağlıcakla kalın.

5 Eylül 2010 Pazar

Sütlü Mısır Unlu Kabak Çorbası

Sütlü Mısır Unlu Kabak Çorbası

Havalar serinlemeye başlayınca çorba vazgeçilmezlerin başında geliyor.

Evde olan kabakları unutup bugünkü alışverişte de kabak alınca bugün kabakla ilgili epey çeşit yaptım doğrusu:-)

Önce kabak dolması , sonra içinden bir önceki tarifim mücver , daha sonra bu çorba , birde zeytinyağlısını yapacaktım ama artık onuda sonra yaparım fazlası sıkmasın dedim:-)

Bu çorbayı sebzelerini değiştirerek diğer malzemelerini sabit tutarak havalar serinlemeye başlayıncı sık sık yapıyorum.

Sofranızda çocuklarında severek içeceği ve çok besleyeci bir çeşit olacağına eminim.

Malzemeler ;

- 2 adet küçük boy kabak ( kabukları soyulup çok çok küçük küp küp doğranmış )
- 1 adet küçük boy kuru soğan (çok çok küçük küp küp doğranmış )
- 2 çorba kaşığı mısır unu
- 1 litreye yakın süt
- 1 diş rendelenmiş sarımsak
- 2 çorba kaşığı kadar zeytinyağı
- istenildiği kadar tuz

Soğan ve sarımsağı yağ yanmıyacak şekilde tencerinin kapağı kapalı olarak kısık ateşte pişiriyoruz. Pişen soğanlara mısır ununu ilave edip biraz kavuruyoruz , daha sonra yavaş yavaş sütü ilave ederek karıştıyoruz , hemen hemen tüm sütü ilave ettikten sonra tuzunu ve doğranmış kabakları ilave edip ara ara karıştırarak tencerenin kapağı açık olarak pişiriyoruz.

Sağlıcakla kalın.

Fırında Kabak Mücver

Fırında Kabak Mücveri

Fotoğraf çok fazla hoşuma gitmesede tarifimi sizlerle paylaşmak istedim.Laf aramızda tadı çok güzel oldu:-))

Tek tek malzeme vermiyorum , miktar sizin ayarlayacağınız biçimde olabilir.
Kabak dolmasından artan 5 kabağın içini çok ufak parçalar halinde doğradım , tabi tüm kabaktan da yapılabilir.
1/2 demet dere otu , 3 adet taze soğan , 1/4 demet maydanoz , bir kaç sap taze nane , 2 yumurta , 2 çorba kaşığı mısır unu , 2 çorba kaşığı süt ,istenildiği kadar tuz ve tepsiyi yağlamak için zeytinyağı.
Tüm yeşillikler doğranır ve bütün malzemeler iyice harmanlanır.
Yağlanmış fırın kabına dökülüp 180-190 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişirilir.
Servis sırasında sarımsaklı yoğurtta yakışır.

Sağlıcakla kalın.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Zeytinyağlı Patlıcan

Bu gece hızımı alamıyorum.
Bir tarif daha paylaşıp artık geceyi rüyalara bırakmaya gideceğim:-)

Zeytinyağlı Patlıcan

Malzemeler;

- 3 adet patlıcan ( küp küp doğranıp tuzlu suda bekletilmiş )
- 1 büyük boy kuru soğan ( ay şeklinde doğranmış )
- 1 adet büyük domates ( küp küp doğranmış )
- 5-6 adet sivri biber
- 4-5 diş sarımsak ( dilimlenmiş )
- 1 tatlı kaşığı salça
- 2-3 çorba kaşığı kadar zeytinyağı
- istenildiği kadar tuz & 1 adet kesme şekeri

Listedeki hazırlanmış olan tüm malzemeleri hepsi çiğ , hiç birini kavurmadan düdüklüde 5-7 dk. arası pişiriyoruz ( patlıcan çok çabuk piştiği için düdüklüde taze fasulyeden daha az tutunuz ).
Servis tabağına koyup soğuduktan sonra yenmeye hazır hale gelmiş oluyor.

Sağlıcakla kalın.

Fırında Kızartma ve Mevsim Salatası

Zaman geçirmeden yeni bir tarif ile sizlerleyim:-)

Tatilin güzel anları çalışma hayatı ile yavaş yavaş yok olmaya başlarken yenisi için bugün adımları attık:-)
Bu seferki tatilimiz yeşillikler ve gürül gürül derelerin çağladığı dağların zirvelerinde belkide kar göreceğimiz Karadeniz'in yaylarına yakın bir mekanda olacak , laf yerindeyse zamanı iple çekiyorum:-)
En son 2 sene önce gitmiştik ve döndüğüm zaman sizlerle oraları bir kaç fotoğraf ile paylaşmıştım , bu sefer gene ufak bir yazı hazırlayarak oraları görmek isteyen ve özlem duyanları memnun edebilirim:-)

Dün tatil dönüşü bir gelenek olan akşam yemeğinde ağırlama nedense her zamanki gibi piyangosu bize çattığı dönemdeydik. Sevgili arkadaşlarımız 16 günlük tatillerini zevkle yapıp ,iş öncesi son akşamlarında prens ve prensesler gibi ağırlandılar , şimdi kendisinin okurken suratının ne hal aldığını görebiliyorum :-))))
İşin latifesi tabiki , her zaman evimizin kapıları sonuna kadar açık olan biricik arkadaşımdır kendisi , aslında açık olmasada anahtarı bir yerden bulur ve açar :-))

Pazartesi 30 Ağustos olması sebebi ile evde olmam hazırlık yapabilmem açısından çok iyi oldu. Bir kaç çeşit zeytinyağlı , köfte ve pilav , kavun ve dondurma ile güzel bir ağırlama oldu.
Yapmış olduğum çeşitler içinde en pratiği , kolayı ve zahmetsizi ise aşağıdaki Kabak ve Patlıcan kızartması .

Kabak Patlıcan Kızartması Fırında

4 adet kabağı ve 2 adet patlıcanı kızartmalık olarak doğradım ve tuzlu suda bir müddet beklettim. Suyunu süzdürdükten sonra çukur bir kaba alıp çok az tuz ve 1 çorba kaşığı kadar zeytinyağ ile harmanladım.Yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizip ısıtılmış 220-250 derece fırında kızarttım.
Bir tavada 4 domates rendesini ve 2 adet küp küp doğranmış domatesi iyice pişirdim , içine 1 çay kaşığı zeytinyağı , 1 çay kaşığı sirke , 2 diş rendelenmiş sarımsak , tuz ve karabiber katıp suyu çekilene kadar kaynattım.
Kızaran sebzelerin üzerine sosu döküp servise hazır hale getirdim.

Tabi yemeğin vaz geçilmezi salatası olmazsa olmazı. Tarife gerek varmı ? Görüntü zaten neler olduğunu açıklıyor ; Göbek Marul , Taze Nane , Taze Soğan , Dereotu , Salatalık , Paprika Turşusu , Ceviz , Tuz , Limon ve Zeytinyağı.

Yeşil Salata

Sağlıcakla kalın.

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Geri Dönüş & Tatil & Fırında Sebze :-))

Uzuuunnn bir aradan sonra umuyorum artık çalışkan bir öğrenci gibi ödevlerimi zamanında yaparak sizlerle birlikte olacağım:-))

Yazın bunaltıcı günlerini iş yerinde ve evde bulunan klimalar sayesinde pek rahatsız olmadan atlattık ve atlatıyoruz , ama dışarıda geçen zaman bunaltıcı sıcakların dayanılmazlığını ortaya hemen koyuyor.

Bu sene tatilimizi epey geç bir vakte bıraktık , ancak geçtiğimiz hafta 6 günlüğüne Kıbrıs'a giderek harcadık. Bu sıcakta daha da sıcak olan bir yere gitmek ilk başta hiçte akıl karı gibi gözükmüyordu ama orada olmayan nemi ve o sırada İstanbul'un gerçekten dayanılmaz olan sıcaklığını düşünürsek çok iyi bir seçim yaptığımızı söyleyebilirim.

Kıbrıs balkon

Kaldığımız Otel'den manzaramız çok güzeldi , güneşin batışı ve sabahın ilk ışıklarıyla denizin parıltısı gerçekten doyumsuzdu.Bir kaç sabah 7 gibi kalkıp doğruca denize gittik.Ama şu bir gerçek ki hiç zevk almadan girdiğim nadir denizlerden bir tanesiydi - sıcak ve çok yoğun tuz miktarı sebebi ile . Deniz suyu gerçekten bu yaşıma kadar görmediğim kadar sıcaktı , sanki kendimi kaplıca havuzunda gibi hissetim , hani 10 seans girsen hiç bir ağrın kalmaz cinsinden:-)

Girne Liman

Yaklaşık 6 sene önce gittiğim Girne Limanı hiç değişmemişti , sadece 6 sene önce Ekim ayında gitmiştim o kadar sıcak değildi:-))

Eskiden Kıbrıs denince ilk akla gelenler , alışveriş yapmak ve Casino'larda kendi çapımızda keyifli vakit geçirmekti. Alışveriş kısmı artık hiç cazip değil çünkü artık Türkiye'de herşey çok çok fazlası ile var , Casino derseniz benim gibi sadece Slot makinelerinde jeton atıp şakır şakır düşen jeton seslerini sevenler için tamamen espirisini kaybetmiş sadece kağıt para koyup makinenin verdiği bilgiye göre kazanıp kazanmadığını görüyorsun ve ancak ekrandan takip ediyorsun , artık kovayla jeton devri ve ellerimizin kararması yok olmuş:-)) Aman lütfen bu yazıma bakıp makine ya da kumar bağımlısı sanmayın , oynayıp kaybettiğim sadece cebimdeki bozukluklardan ileri gitmez , orada yiyip içtiklerim zaten kayıpları kat kat çıkartıyor :-)) Orada insanların nasıl paralar harcadığını gördükten sonra öyle bir alışkanlığım olmadığına bir kere daha şükrettim.

Neyse azda olsa bir tatil geldi ve geçti ve gerçek hayata hemen adepte olduk:-) Ama önümüzde 1 hafta daha var , bakalım nereler bizi bekliyor olacak :-))


Bu akşam annem ve abimleri iftara çağırdım ve hep birlikte güzel bir yemek yedik.
Her ne kadar ben son aylarda bu güzel sofralara sadece yapım ve varlığım ile katılsamda genede kokularını duymak çok güzel oluyor. Nedenmi ? Çünkü 3 aydır kontrollü olarak diyet yapıyorum , sabrımın ve irademin sonucunu çok güzel aldım , çok az bir sürem daha var , ondan sonra direk mankenliğe başlayacağım:-)))

Fırında Sebze2

Bu güzel ve lezzetli fırın yemeğinin tarifini hemen sizlerle paylaşmak istedim. Masada yiyen herkes çok beğendi , bende ilerede tekrar yaptığımda tadına bakacağım ve bende yorumlarımı daha sonra sizlerle paylaşacağım:-)
Ne yemek yapacağım konusunda karar vermemişken ve dışarı çıkıp alışveriş yapacak gücü kendimde bulamadığımdan evdeki malzemeler ne yapabilirim diye yola çıkıp bu lezzetli fırın yemeği ile konuyu neticelendirmiş oldum.
Tarifini bu ayki sevgili Tijen'in de her zamanki gibi çok güzel tariflerinin bulunduğu Lezzet Dergi'sinin vermiş olduğu Fırın Yemekleri adlı küçük kitapçığından esinlendim.Tabi evde olan malzemeler kullanılınca biraz değişiklikler söz konusu oldu.
Eminim tarife birebir uyulsa gene lezzetli bir yemek ortaya çıkacaktır , ama benim gibi değişikliği kendine görev edinmiş bir kişi karıştırmadan duramaz :-))

Malzemeler;

- 6 adet dolmalık kabak ( kabukları çok soyulmadan halka halka doğranmış )
- 3 adet patates ( halka halka doğranmış )
- 1 büyük boy kuru soğan ( yemeklik doğranmış )
- 4 diş sarımsak ( dilimlenmiş )
- 2 adet domates ( ufak ufak doğramış )
- 1 adet domates ( yarım ay olarak doğranmış )
- 300-400 gr. kadar kıyma
-1 su bardağı rendelenmiş taze kaşar peyniri
- 1 tatlı kaşığı salça
-4 tatlı kaşığı zeytinyağı
- istenildiği kadar tuz , karabiber , kırmızı pul biber

Kabak ve patatesleri 2 tatlı kaşığı zeytinyağ ve biraz tuz ile iyice karıştırıp yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine diziyoruz ve 200 derece ısıtılmış fırında kızarmaya bırakıyoruz ( orj. tarifinde direk yağda kızartılıyorlar ama bu şekilde daha hafif ve kolay oluyor ).
Bir tavada kalan zeytinyağında soğan ve sarımsakları pişiriyoruz üzerine kıymayı ekleyerek bir müddet kavuruyoruz ( ben derin dondurucuda olan kavrulmuş kıymamı kullandım ), daha sonra küp küp doğranmış domatesleri , tuzunu ve baharatlarını ekleyip biraz sulandırdığımız salçayıda ilave edip kapağı kapalı olarak kısık ateşte bir müddet pişiriyoruz.
Fırın kabına ilk önce patatesleri diziyoruz üzerine kıymalı harcımızdan döküyoruz sonra bir sıra kabak , tekrar kıymalı harç ve tekrar kabağı diziyoruz. Yanlarına yarım ay şeklindeki domatesleri dizip aşağıdaki görüntüye gelince 190 derece fırında 15-20 dk. pişiriyoruz va daha sonra çıkmasına az kala üzerine rende kaşar peyniri döküp fırının üst kısmını açıp hafif çıkarmasından sonra servise hazır hale getiriyoruz.

Fırında Sebze1



En kısa zamanda görüşmek dileğiyle :-)



Sağlıcakla kalın.