22 Aralık 2009 Salı

Mercimekli Mantı Yemeği

mercimekli mantı yemeği

Amaç mantı çorbası yapmaktı ama sonuç yemek oldu :-) Biliyorsunuz benim başlangışlarım ve sonuçlarım arasında epey şekil değişikliği söz konusu olabiliyor:-)

Uzun zamandır dondurucumda bulunan ve Çorum'dan gelen mantılardan çorba yapmak için kolları sıvadım.

Mantılar boş olarak hazırlanıp fırınlanıyor ve Çorum'da özellikle ramazan ayında salçalı ya da domatesli çorba olarak pişiriliyor.

Ben biraz değişiklik yapıp içine mercimekte katınca ve ayrıca sabahtan pişiripte mantılar biraz şişince benimki yemeğe dönüşü verdi. Ama misafirlerime çorba olarak sundum o da ayrı :-)))
Her ne kadar yemek diye idda edilse bile lezzeti çok beğenildi .

Bu yemeği illa Çorum mantısı ile yapmanızı gerek yok ufak boyutlardaki mantıylada yapabilirsiniz.

Malzemeler ;
- 1 su bardağı mantı
- 1/2 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek
- 1 çorba kaşığı tereyağı
- 1 çorba kaşığı domates salçası
- alabildiği kadar tavuk suyu
- istenildiği kadar tuz
- üzerine : naneli ve kırmızıbiberli kızgın tereyağı

Tereyağı eritip salçayı ekleyip bir müddet çok az suyla pişiriyoruz. Tavuk suyunu ve mantıyı ekleyip pişmesine yakın mercimeği ve tuzunu ilave edip istenilen kıvama gelince ocağımızı kapatıyoruz. Servis sırasından önce hazırladığımız tereyağında kızdırılmış nane ve tereyağını döküp çok az karıştırıyoruz.

Sağlıcakla kalın.

17 Aralık 2009 Perşembe

Vişneli Çikolatalı Kek

Bu sefer bir değişiklik yapıp kek tarifimi bir kaç fotoğraf ile anlatacağım.

Karıştırma işlemini fotoğraflandıramadım , onuda hayal gücünüze bırakıyorum :-)

Malzemeler ;

- 3 yumurta
- 1,5 su bardağı toz şeker
- 1/2 su bardağı sıvı yağ
- 1/2 su bardağı süt
- 1/2 su bardağı yoğurt
- 3 tepeleme çorba kaşığı kakao ( Elit'in pastacılarında kulladığı kakaosunu kullanıyorum , marketlerde küçük poşetlerde satılan kakaolardan çok daha güzel , Metro Gross Marketlerden ve Eminönü'nden bulabilirsiniz)
- 1 paket bitter çikolata ( Şok Market'te satılan Şok marka bitter çikolata kullanıyorum)
- 1 paket kabartma tozu
- 2-2,5 su bardağı arası un
- 1 su bardağı vişne ( ben dondurmuş olduğum vişneleri kullandım )

Dolaptan 1 saat kadar önce çıkatılmış yumurtalar kıvamlı olana kadar mikser ile hızlı devirde çırpılır. İçine şeker ilave edilip krema kıvamına gelene kadar tekrar çırpılır.Daha sonra sırasıyla sıvı yağ , süt , yoğurt ve kakao konarak hafif devirde çırpmaya devam edilir. Unu ve kabartma tozunu koyduktan sonra çok düşük devirde çok kısa bir süre karıştırılıp daha sonra el karıştırıcısı ile fazla hızlı olmadan un malzemeye iyice karıştırılır.

Vişneli Kek Hamur

Önceden yağlayıp hafifçe unladığımız kalıbımıza kekimizi döküp fotoğrafta görüldüğü şekilde vişneleri yerleştiriyoruz. İstenirse daha çok adette vişne konabilir . Ben çok harcamaya kıyamadığım için bu kadar koydum :-)

Vişneli Kek1

Daha sonra vişnelerin üzerine rendelenmiş çikolatamızı serpiştirip , önceden ısıttığımız 170-180 derecelik fırına kekimizi koyuyoruz.

Vişneli Kek2

Pişmesini ya kürdan ya da bir bıçak ile kontrol edip ( hamurun yapışmaması gerekiyor ) fırından çıkartıyoruz.

Vişneli Kek Dilim

Ve sonunda servis sırasında güzel bir görünüm ile karşılaşıyoruz:-)

Birde bu yaptığım keklerden ağız tadı ile bende yiyebilsem , ama şanslıyımki sevmiyorum , birde tatlı sevsem ne olurdum acaba :-)) Neyseki evde bunları hakkıyla yiyip bitiren birisi var:-))

Sağlıcakla kalın.

10 Aralık 2009 Perşembe

Trabzon Yemeklerinden Küçük Bir Esinti

Bu güzel lezzetleri tadalı epey uzun zaman oldu , yanılmıyorsam ramazandı ve bu bizim davetlisi olduğumuz bir iftar yemeğiydi :-) Şimdi bu lezzetlerin sahibi sevgili Özlem bu yazımı okuyunca " aferin çok çalışkansın " diyecek bana :-) Hatta o akşam beraber olduğumuz sevgili Naciye'den bile aferin alacağım :-))

Ama en önemlisi tariflerle ilgili bir sorun mevcut , çünkü hatıtlamıyorum :-), halbuki hepsi yapılırken oradaydım hatta bizzat kızım Çağla bile İslim Kebabının köfteleri için çalıştı .

Ama sanırım bu sefer yemek yemek daha cazip gelmiş tarif ikinci plana itilmiş :-))

Trabzon Lavaşı

İlk önce Tarbzon'da ramazanda tüketilen "lavaş"ı sizlere tanıtacağım. Bildiğimiz lavaşlarla hiç alası yok . Uzun uzun ve çok gevrek olan fırınlanmış incecik bir hamur. Fotoğraftakiler Özlem'in isteği üzerine kurye ile Trabzon'dan gelmiş olup ,sadece gördüğü zarar biraz ufalanmasıdır, onun dışında herhangi bir zarara uğramadan ulaşmıştır

Trabzon Lavaşı Pişiyor

Arasına peynir konup ve ıslatılarak ocak üstünde çevire çevire pişiriliyor ( umarım hatırladıklarım doğrudur , ama nasıl olsa Özlem okuyunca bana doğrusunu söylecek ve bende düzelteceğim:-) )

Kıvama gelince üzerine miktarı epey fazla olan Trabzon'dan gelmiş olan tereyağı kızdırılıp dökülüyor.

Trabzon Lavaşı Pişmiş ve İslim Kebabı

Daha sonra yukarıda görüldüğü üzere servis yapılıp afiyet ile yeniyor - tabi kaç tabak yendiği söylenmiyor:-))

Lavaşın yanında çok lezziz olan islim kebabı gerçekten çok güzel gitti .

Trabzon Kaburgalı Güz Fasulyesi

Kaburgalı Güz Fasulyesi , bu da Tarbzon'dan gelen bir sebze. Sonbaharda yetişen taze fasulyenin adı Trabzon'da güz fasulyesiymiş , gerçekten çok lezzetli ve yumuşacık bir fasulye , kaburgaylada lezzeti harika olmuştu.

Trabzon Süt Mısır

Yemeğimizi gene Trabzon'dan gelen haşlanmış taze süt mısır ile sonlandırdık. Mısıra çok düşkün olmayan ben bile çok beğendim.

Umarım yakın zamanda bir koli daha gelirde bizde sebepleniriz :-))

Sağlıcakla kalın.

22 Kasım 2009 Pazar

Adana Dostlar Kebapcısı - Selamiçeşme

küçük karpuz

Şimdi başlıkla fotoğrafın ne alakası var diyenlere , sadece aynı günde çekilmiş bir fotoğraf diye bir yanıt verebilirim , ya da özenle büyütülmeye çalışılmış ama çelimsiz kalıp dalından düşmüş minnacık bir karpuz diyebilir :-)
Efendim bu karpuzcuk annemin balkondaki saksılarının birinde tahmin ediliyorki kuşlar tarafından çekirdiği getirilerek yetişen bir meyve , yenilmek gibi bir amaca hizmet edemeyen sadece dekoratif olarak kullanılan bir meyve . Annem bana alıp eve götürmem için çok ısrar etti ama ben onu yenerek kendisinde kalmasını sağladım ,sadece fotoğrafını çekip sizlerle paylaşmak istedim:-)

Şimdi asıl konumuza dönebilirim:-)

Adana Dostlar

Bu sabah annemlerde yaptığımız kahvaltının ardından ev için alışverişleri tamamlayıp eve dönüş yoluna geçtikten sonra nedense karnımızın erken bile olsa açıktığını fark ettik:-)
Uzun zamandır gitmediğimiz ve özellikle tavuk kanadını çok beğendiğim Selamiçeşme Özgürlük Parkı'nın hemen yanındaki Adana Asmaaltı'na gitmeye karar verdik. Ama arabadan inip mekana yaklaşırken isminin Adana Dostlar olduğunu ve dekorasyonunun epey farklılaştığını ve tanıdığımız garsonların olmadığını fark ettik.
Havanında güzel olması sebebi ile gayet şık ve temiz masalara sahip bahçe kısmına oturduk. Daha sonra bize servis yapan garsondan aldığımız bilgiye göre 7 ay önce devraldıklarını ve Asmaaltı'nın artık işi bıraktığını öğrendik.
Adana Dostlar , seneler önce çok sıklıkla gittiğim Adana'da da bildiğim kebapçılardan bir tanesi , Adana'nın da ünlü mekanları arasında bulunmakta.
Şu anda Selamiçeşme'de yeni açılan yeri hem temizlik , hem servis , hem lezzet ve hem de fiyatlar olarak gayet düzgün ve uygun .
Daha önce içki servisi olmayan mekanda artık alkollü içkide mevcut.
Bizim yiyipte yarın akşama kadar yemek yemeğiz dedirten bazı lezzetleri sizlerle de paylaşmak isterim:-)

Adana Dostlar Salata

Görüntüsü fotoğrafa da yansıyan pırıl pırıl taptaze bir salata , bu salata ilk defa oraya gittiğimiz için mekanın ikramı olarak geldi.Tabi salata kısmı sadece beni ilgilendirdi , eşim
sadece " hımm güzel görünüyor " demekle yetindi :-)

Adana Dostlar Soğan

Soslu soğan , benim gibi soğan severin tek diyebileceği bir kelime var " harika " .Bu tabakta mekanın ikramı , ama bize özel bir ikram değil her gelene yapılan bir ikram , ayrıca tabaklarda yemyeşil roka ve maydanozlarda ikram ediliyor .

Adana Dostlar Fındık Lah ve Pide

Fındık lahmacun ve pide , hemen hemen her kebapçıda olan seçenekler , lezzetleri gayet güzeldi.

Adana Dostlar Kanat

İşte benim özellikle yemek için gittiğim ama mekan farklılığı ile karşılaştığımız tavuk kanatları. Şunu söyleyim o kadar sohbetten sonra miktar olarak sanırım bana biraz torpil yaptılar , çünkü ye ye bitmedi ama bitirmek içinde her türlü çabayı sarf ettim diyebilirim , ama üzerinden yaklaşık 5 saat geçmesine rağmet hala inanılmaz tokum :-)
Bizimle ilgilenen garson kanatları yerken "önceki yerin mi yoksa bizim mi kanatlarımız güzel ?" şeklindeki sorusunu "o zamanki de güzeldi sizinki de güzel" şeklinde yanıtladım . Bilemiyorum istediği cevabı verebildim mi , ama ben dürüst davranmak istedim:-)
Hesapla doğal olarak ben ilgilenmedim ama :-) , eşim kanat için 12 TL yazılmış dedi , bilginize.
Bu arada eşimde çöp şiş yedi , onun fotoğrafını çekemedim ama etin çok güzel ve kıvamında piştiğinin yorumunu yaptı.

Adana Dostlar Kadayıf ve Dondurma

Bu kadar doyduktan sonra bir müessese ikramıda yukarıdaki fotoğraf , yemedik diye düşünebilirsiniz , ama maalesef yedik :-) İncecik cevizli kadayıp ve dondurma . Aslında " nasıl yiyeceğiz " diye konuştuk ama tabakları temizledik :-)

Adana Dostlar Çay

Ve finalide güzel bir bardak ve tabakla sunulan lezzetli bir çay ile yaptık . Ben açık içtiğim için demli sevenlere güzel görünmemiş olabilir ama içimi son derece güzel bir çaydı.

Adana Asmaaltı'nın müdevaimleri için gidilmeye devam edilecek bir mekan ,başka bir mekanda buluşma dileğiyle.

Sağlıcakla kalın

18 Kasım 2009 Çarşamba

Zamanın Birinde Beyoğlu ve Asmalı Mescit'teki Tavanarası

St Antuan Kilise
Zamanı tam olarak hatırlıyamıyorum ama hemen hemen üzerinden 2 mevsim geçti diyebilirim .Kızım şimdi 4. sınıfta onunla bu geziyi yaptığımız zaman 3. sınıftaydı ve dönemin vizelerinden sonra bir İstanbul kaçamağı yapmıştı.

Beyoğlu'ndaki St Antuan Kilisesi İstanbul'un göbeğinde bütün ihtişamı ile kendini kocaman demir kapısı ve bahçesiyle gizleyerek senelerdir İstanbul'da ikamet eden Katolik'lere hizmet vermeye devam eden muhteşem yapılardan birisidir.
St Antaun Kilise Avludan Görüntü
Gezimiz sırasında dış cephesinin ve bahçesinin çok fazla fotoğrafını çektim , içeride fotoğraf çekmek yasak olduğu için çekemedim ,ama inanın iyikide yasak olmuş diye düşünmedim değil.Her ne kadar farklı bir din mensubu olsamda girmiş olduğum farklı dinlere ait kutsal mekanlara her zaman saygı duyarım ve herkesinde aynı saygıyı göstermesini beklerim.

Ama bu sefer dışarda din hakkında atıp tutup ,başkalarını kınayan aile mensuplarının Allahın evini hiçe sayacak şekilde İsa Peygamber'in heykelleri yanında garip garip pozlar vererek fotoğraf çektiren genç kızları görünce inanın ben utandım.Nasıl bir anlayışa sahiptirki bunlar kendilerine sahilde güle oynaya poz verir havası verip böyle bir yerde yasak olmasına rağmen fotoğraf çektirirler.Aslında orada onlara söylenecek çok şey vardı ama bazen insanın basireti bağlanır ya işte bana da o oldu. Ama şimdi keşke birşeyler söyleseydim diyorum , bu kadar uzun zaman geçmesine rağmen fotoğrafları görür görmez o çirkinlikleri hatırladım.

Neyse tabiki oranın mistik ve kutsal havasını bu olayın bozabilmesine imkan yok , Beyoğlu'ndan geçerseniz ve eğer hiç girmediyseniz bir kere girip o güzel mimariyi ve havayı yaşamanızı tavsiye ederim.

Avrupa Pasajı Içi
Dolaşmamıza devam ederken tarihi Avrupa Pasajı'na da girdik.Küçücük olmasına rağmen İçerdeki sıcak atmosfer sizi tamamen sarmalıyor ve uzun zaman geçirebileceğiniz bir yer olup çıkıyor .Her dükkan kendine mahsus bir şekilde hem yerli hem yabancı turistin ilgisini çekecek tarzda.Balık pazarının içinden girilen tam anlamıyla muhteşem bir mekan.

Özellikle dükkanların üzerinde bulunan heykelcikler burayı tamamlayan unsurların başında gelmekte.
Resim 012

Dükkanların zenginliğini anlatmaya gerek yok sanırım , yukarıdaki fotoğraf gayet iyi açıklıyor:-)

Avrupa Pasajı Jojo
Ama buranın en göz alıcı ve sevimli köşesi ise yukarıdaki fotoğrafta değilmi :-)

Bu güzel pisicik , hiç istifini bozmadan sanki sahibinin yazdığı nottan dolayı gayet rahat bir şekilde geleni gideni izleyip vakit geçiriyor gibi:-)

Inek çiftliği
Tam pasajın çıkışında çok güzel bir dükkan var , buradaki biblolar harika , sanki bir teknik ile gerçeklerini küçültmüşler gibi.

Yukarıdaki grubu kızım beğendi ( her ne kadar kendisi pet ile uğraşacağını söylesede belkide ilerde mesleği gereği ilgileneceği bir hayvan grubu olur :-) ,bu arada kızım 1,5 sene sonra Veteriner Hekim olmuş olacak , ne kadar gurur verici anlatmam .

Kurbağlar Tatilde
Bu güneşlenen kurbağlarda benim seçtiğim biblolar :-) Şimdi kurbağlarda nerden çıktı demeyim , ben onları çok seviyorum , hatta buzdolabımın üzerinde Özlem'in bana hediye ettiği Micheal Jackson gibi dans eden bir kurbağ ve banyomda da hem çiceklerimin , hem sehpamın hem de tezgahımın üzerinde bir kaç değişik kurbağ tipleri vardır. Sakın ayy ne biçim sevgi demeyin onlar çok tatlılar :-)))

Hele şu yukardakiler bakarmısınız , ne güzel bir dinlenme ve rahatlık içindeler , sanırım onları seçmemin diğer şıkkı da tatile olan özlem olsa gerek:-)
Tavanarası
Ufak çaplı gezimizden sonra karın doyurup susuzluğumuz giderme zamanı gelmişti. Bu mekan daha önce hiç gelmediğim ama daha sonra birde gecesini yaşadığım küçük , salaş ama çok sevimli yer olana Tavanarası . Mekan Asmalı Mescit'te olup bir binanın sanırım 6. katında aşağıda herhangi bir tabelası olmayan ( belki ufakta olsa vardır ama ben görmedim ) , daracık bir asansörle direk yemek yenen bölüme girilen bir yer.

Şimdi diyeceksini madem bu kadar gizli sen nasıl buldun. Eee benim dost ve tanıdıklarımı epey boldur diyerek övünmeye başlarmışım:-))

Buraya bizi sevgili arkadaşım Banu getirdi . Son derece sade ama o derecede lezzetli ve fiyat bakımından da gayet uygun yemeklere sahip bir mekan.

Ayrıca çalışanlar son derece içten , hele servis yapanlarda birisi direk ismini de vereceğim Önder , gerçekten nevi şahsına münhasır denilebilecek birisi ve müşterilerle iletişimi süper:-)

Son zamanlarda gitmedim , ama Banu'nun verdiği bilgiye göre sigara içenler için fotoğrafta en dipte görünen yeri balkon haline getirmişler , zehirlenmek isteyenler direk oraya çıkabiliyormuş ( uzun seneler yoğun olarak sigara içipte yaklaşık 8 sene önce birden içtiği sigarayı söndürüp " bu benim için bitmiştir" diyen birisinden başka bir söz beklenmezdi zaten :-) ).

Tavanarası Paçanga
Banu , kzım ve ben yemeğimize ilk olarak Paçanga Böreği ile başladık. Tabi birer tanede bira söylemeyi unutmadık:-)

Tavanarası Kızarmış Mantı
Daha sonra ilk defa yediğim kızarmış mantı ısmarladık , tatmayanınız varda mutlaka yiyin derim , çerez gibi çok lezzetli. Sanırım bazı mantıcılarda kızarmış mantı yapıyormuş ama ben hiç rastlamadım ( işin gerçeği mantıcılarada fazla gitmem :-) )

Tavanarası Patatesli Güveçte Et
Kızım ve Banu yukarıdaki fotoğraftaki güveçte patatesli et yediler i görüntü harika tadınında çok güzel olduğunu söylediler.

Tavanaras Meksika Usulü Et
Bense yukarıdaki Meksika Usulu Güveç Eti yedim şu anda bile tadının güzelliğini hatırlyorum:-)

Ama bu mekan için şunu belirteyeim akşam için gidilecek ise biraz masa beklemek gerebiliyor çünkü çok kalablık oluyor ,ama gündüz yer bulabilme imkanı epey fazla. Benim tercihim ise gündüz gitmek ,özellikle bahar aylarında 6. katta camın önüne ekilmiş çiçeklerle birlikte etrafta eski evlerin damları arasında hafif yemekler yiyip bir iki duble birşeyler içip arkadaşlarımla sohbet etmek .Özellikle gündüz çalan müzükler çok güzel bunuda vurgulamadan geçemeyeceğim.

Sonrasında ise bize güzel bir İstanbul gezisini daha bitirip evin yolunu önce dolmuş sonra mis gibi bir vapur seyahati ile tutmak kalıyor

Sağlıcakla kalın.

17 Kasım 2009 Salı

Üzüm - Siyah & Yeşil & Ebruli

Siyah Üzüm

Sanırım bu sene tükettiğim üzümü hiç bir sene tüketmedim . Bu konuda sevgili arkadaşım Banu bana şahitlik yapabilir , haftanın en az 3 günü işe üzüm götürüyorum , her defasında kendisi " gene cabarnet getirdin sanırım " diyor , aramızda her çeşit üzümün adı " cabarnet " olarak anılıyor :-)
Eskiden olsa çekirdekli üzümü almak bir yana market ya da pazarda varlığından bile haberdar değildim.
Ama annem her zaman çekirdekli üzümün hele siyah üzümün çok güzel olduğunu söyler dururdu , bende geçen senelere kadar sadece çekirdeksiz İzmir üzümü tüketirdim , onuda mevsiminde iki üç kere alırdım.
Ama bir kaç senedir gerçek üzüm yemeye başladığımı hissediyorum.
Yukarıdaki favori üzüm cinslerimden siyah üzüm , belki yöresel bir ismi mevcuttur ama benim bildiim sadece " siyah üzüm ".
Özellikle çekirdekleriyle yenildiği zaman çok daha faydalı olduğu artık herkes tarafından bilinmekte. Bilinen ödem sökücüğü olduğu hatta nezleye bile iyi geldiği.En önemli özelliği ise kan damarı onarıcısı ve ayrıca çok güçlü bir antioksidan oluşu.

Cunda Üzümleri

Bu güzel üzümler ise çok sevdiğim bir yer olan Cunda Adasından gelmişti . Sevgili dayımız kendi bahçesinde yetiştiriyor , daha önceki senelerde gittiğimizde mevsim itibari ile henüz olmadığı için yiyememiştik , bu sene İstanbul'a dönüşlerinde tatma imkanımız oldu . Yanlış hatırlamıyorsam ana vatanı Kıbrıs . Kıbrıs'tan getirilen üzüm çeliği ile şimdi Cunda Adasında koskaca bir çardak halini almış.
Tadı çok güzel , değişik bir aroması var.

Ürgüp Üzümleri

Bu güzel üzümler aslında toplu halde olduklarında kadehlerimizde yerlerini alacak cinsten , ayni meşhur Ürüp'ün şaraplık üzümleri .
Kızımın bu seneki ev arkadaşı güzel şehir Ürgüp'lü , annesi yerleştirme sırasında geldiğinde bir koli siyah ve yeşil üzümde getirmişti. Her ikiside kendi bağlarına ait şaraplık üzümlermiş . Bunları yerken yanında bir kadehte şarap içmek çok güzel gitti doğrusu :-)
Özellikle siyah üzümün aroması çok güzeldi.

Sağlıklı yaşam için bol bol meyve tüketmek şart , ülkemiz bu konuda en şanşlı ülkelerden bir tanesi , hele birde doğal ortamında yetişmiş meyve ve sebzeleri bulup tüketebiliyorsak ne mutlu bize:-)

Sağlıcakla kalın.

Acılı Ezme Salata

Acılı


Bu haftasonu bu güzel lezzette misafirlerime yaptıklarımdan bir tanesiydi.

Özellikle balığın yanına çok güzel yakışıyor , bence salata yemeyenler bile severek yiyecekler , eşimden dolayı bu konudan eminim :-)

Malzemeler yaklaşık 6 kişiliktir.

- 5 adet ortaboy domates
- 4 adet sivri biber
- 1 adet orta boy kuru soğan
- 5 adet yeşil soğan
- 1/4 demet dereotu
- 1/4 demet maydanoz
- 2 tatlı kaşığı kuru nane
- 1 çay kaşığı sumak
- 1 çay kaşığı kimyon
- 3 diş sarımsak ( rendelenmiş )
- 1 çorba kaşığı biber salçası
- istenildiği kadar tuz ve kırmızıbiber
- istenildiği kadar limon , sirke ,nar ekşisi ve zeytinyağı

Salata malzemelerini iyice yıkadıktan sonra çok çok küçük parçalar halinde doğruyoruz. Daha sonra baharat ve sosları ilave edip servise hazır hale getiriyoruz. Yemekten az önce yapılırsa çok fazla sulanması önlenmiş olur.

Sağlıcakla kalın.

15 Kasım 2009 Pazar

Meyve Salatası

Hızımı almışken kolay ama lezzetli bir tarif daha vereyim dedim :-)

Dün akşam için yapmış olduğum özellikle genç kızımız İpek'in nedense pek hoşuna giden bir meyve salatası :-) Daha yemeğini bitirir bitermez " Neşe Teyze , ne zaman servis yapacaksın , ne zaman yiyeceğiz " diye beni taciz ettiği bir meyve salatası :-)

Aslında istenilen tüm meyvalardan faydalanılabilir , ama ben elimde olanlardan yaptım.

Malzemeler ;
- 3 Elma
- 1 Deveci Armudu
- 3 Kivi
- 2 Muz
- 1 Salkım Üzüm
- Yarım Nar
- 2 Portakalın suyu
- 1 Çorba kaşığı pudra şekeri
- 2 Çorba kaşığı kadar viski ( likörde olabilir , ya da alkol konmayabilir )

Tüm meyvaları küçük küçük parçalara doğradıktan sonra , bir bardakta portakal suyu , pudra şekeri ve viskiyi iyice karıştırıp tümünü meyveleri üzerine döküp karıştırıyoruz . Kabımızın üzerine stretch folyo ile kapatıp dolapta en az 3 saat beklettikten sonra servis yapıyoruz.

Sağlıcakla kalın.

Zeytinyağlı Şalgam


En son ne zaman yazdım artık bende hatrlamıyorum , ama bu kadar tembellik olmaz sanırım:-)
Ama bu arada boş durmadım desem :-)
Evi boyattık , eşyaların bir kısmını yeniledik , bazı perdeleri değiştirdik ... Yani epey bir uğraş içindeydik .Eşime sorarsanız bitti ama bana sorarsanız henüz bitmedi :-) Antreye ayna ve birkaç ufak tefek daha işim kaldı . Aslına bakarsanız bizim için ne zaman bu tür işler biterki:-)
Dün akşam yemeğine çok sevdiğim arkadaşlarımı davet ettim. Eşimin kısa süreli yemekte bize eşlik etmesi haricinde masamız bayanlar masası olarak gecenin ilerleyen saatlerine kadar şen şakrak yemeklerimiz , içkilerimiz, tatlılarımız ve çaylarımızla devam etti.
Yapmış olduğum tüm yemekleri tanıtmayacağım , bir kısmının tarifini daha öncede vermiştim , ama ana yemek olarak yaptığım Hamsili Pilav'dan bahsetmeden geçemeyeceğim , ben yaptım diye söylemiyorum ama epey güzel olmuştu :-) Sevgili İpek'in istediği gibi bol üzümlü olmuşmuydu bilmiyorum ama en azından süpriz olarak onun sevdiği fırında kremalı patatesi yaptığım için üzümlerin azlığı ya da çokluğu ile ilgili pek yorumda bulunmadı :-).
Fotoğrafta gördüğünüz yemeği ilk defa denedim , hatta belkide ben yarattım , çünkü çevremdeki arkadaşlarıma söylediğimde kimsenin bilmediğini gördüm. Hatta sevgili arkadaşım Oya'cım bana yaklaşık 1 senedir sıcak yemeğini yaptığı şalgam'ın tarifini ve çektiği fotoğrafı verecek ama ben onadan önce zeytinyağlısını yapıp kendisine haberini bile verdim , değilmi Oya'cım :-))
Neyse bu kadar sohbetten sonra tekrar buralarda olmak çok güzel , umuyorum artık sık sık hem tariflerim hemde güzel yazılarınıza yorumlarımla burada olurum diyorum ve tarifime geçiyoru :-).
Malzemeler;
- 1 kilo şalgam ( soyulup para para doğranmış )
- 1 büyük boy kuru soğan ( ay şeklinde doğranmış )
- 1 havuç ( küp küp kesilmiş )
- 1 çorba kaşığı pirinç
- 1 kesme şeker
- 1 portakalın suyu
- istenildği kadar tuz
- istenildiği kadar zeytinyağı ( ben yaklaşık 3 çorba kaşığı koydum )
Yukarıda saydığımız tüm malzemeleri düdüklü tencereye koyup , düdüğü öttükten sonra ocağı kısık konuma getirip 5-6 dk. pişirip , ocağı kapatıyoruz . Tencerenizin dinlenme süresinden sonra kapağı açıp servis tabağına alıp üzeri kapalı olarak soğutup servise hazır hale getiriyorsunuz.
Ben servis yaparken üzerini dereotu ile süsledim , güzel bir görüntü oluştu.
Sağlıcakla kalın.

4 Ekim 2009 Pazar

Annemin Yeni Şiiri

Yastık kılıfı kedi

Uzun geçen zamanın ardından sizlerle annemin gene okul zamanlarından hatırladığı güzel bir şiir ile merhaba demek istedim.Annemin okul şiirlerinin ve şarkılarının tamamını hatırlaması gerçekten olağan üstü birşey .
Bu seferkinin ortaya çıkışı ise benim kendisine getirdiğim ve ekteki fotoğrafta göreceğiniz kedi resimli yastık kılıfı ile oldu.Cumartesi sabahın 09,00 da evden çıkıp yürüyerek sahilden Suadiye oradan bir kaç yerde mola vererek Bağdat Caddesinde turlama sonucu ara sıra uğradığım ev tekstili satan Dodanlı Mağazasında fotoğrafta gördüğünüz bu güzel kedili yastık kılıfını görünce " işte " dedim " tam anneme göre ".
Yanılmamışım çünkü bugün kendisine verdiğimde " ayyy çok güzel " şeklinde nidalarla karşılaştım ve tabiki hemen annemin ağzından aşağıda göreceğiniz " Kedim " şiiri dökülmeye başladı .
Eee bende hemen kaptım kağıt ve kalemi paylaşmak adına hemen yazdım.Tabi annem " bak şimdi bunu da yazacak " dedi :-))) , ama yazdıklarıma da mutlu olmuyor değil hani :-))

KEDİM ,

Kedim henüz bir yaşında
Uyuyor soba başında
Hem cesurdur hem de kurnaz
Bir tıkırtı duyar duymaz
Uyanır aslan kesilirGözleri volkan kesilir
O geldiği günden beri
Bizim evin fareleri
Damdan tavandan indiler
Birer deliğe sindiler.

Sağlıcakla kalın.

25 Ağustos 2009 Salı

Balkonumun Neşeleri :-))

Balkondaki çiçek

Uzun zamandır yazmayınca ,kendimi buradan alamaz oldum :-) bu sebep ile sizlere 15 gün önce balkonlarım için almış olduğum çiçeklerimi de göstermek istedim.
Fotoğraftaki mutfak balkonumda bulunanlar ,aynılarından 8 saksı kadar da salon balkonumda var , her akşam işten eve gelince hiç birşeye elimi sürmeden önce onlarla ilgileniyorum , solan çiçekleri temizleyip sularını veriyorum ve üzerlerine yağmurlama yöntemi ile su serpiyorum ve en önemlisi annem gibi onlarla konuşuyorum :-))
Bu çiçeklerimi 15 gün kadar önce Bauhaus'tan tanesi 1,35 TL ye aldım , sokaktan vazo çiçeği alsam daha pahalıya gelir hemde bu kadar güzel olmazdı. Ama itiraf edeyim adını tam bilmiyorum , cam güzeli olabilir diye düşünüyorum .Belki bilenler bana yardımcı olur :-)Bence hala Bauhaus'ta vardır , yeriniz müsaitse hemen alın :-)
Ayrıca balkomdaki masam içinde aşağıdaki fotoğraftaki çiçeğimi aldım sanırım o da bir cins begaonya. Özellikle kırmızı delisi olduğum için saksıma uydurarak kırmızı aldım :-)

Masadaki çiçek

Çiçek güzellik , mutluluk ve neşedir. Hiç bir zaman bu üçlüden ayrılmayalım.

Sağlıcakla kalın.

Düdüklüde Turşu Tadında Biber Kızartması

Düdüklüde Biber Kızartması

Biraz garip bir başlık oldu değilmi ?:-))
İnanın nasıl bir isim vereceğimi bilemediğim için bende aklıma gelen cümle vari bir tabiri sizinle paylaştım:-)
Bu güzel sivri biberlerde Ege'nin bağrından kopup geldiler , bazıları tatlı bazıları ise benim sevdiğim gibi gayet acılar. Bunların hepsini taze olarak kısa zamanda tüketemeyeceğim için bende değerlendirme yoluna gittim ve her zamanki gibi yaratıcılık yönüm ortaya çıktı :-)

Malzeme ve tarif için herhangi gibi bir sıra takip etmeyeceğim.
Biberlerim yaklaşık 1 kilodan biraz fazlaydı , iyice yıkayıp saplarını kestim.Düdüklünün içine koyup üzerine 2-3 yemek kaşığı kadar zeytinyağı , 2 yemek kaşığı kadar sirke , 5-6 diş sarımsak , biraz tuz ve 2 çorba kaşığı kadar su ilave edip , yaklaşık 6-7 dakika kadar pişirdim.Açınca tencerinin dibinde kalanların hafifçe kızardığını fark ettim ama hem kızaranlar hem de kızarmayanlar gerçekten çok lezzetli ve hafif oldu.

Sağlıcakla kalın.

23 Ağustos 2009 Pazar

Ege Sebzeleri , Mantarlı Güveç Pilavı

Dikili Sebze Ve Meyve

Bir önceki yazımda bahsetmiştim , tatilde olan arkadaşlarımız dönüşlerinde gelenek olarak akşam yemeği için bize gelecekler diye , işte dediğim başıma geldi ve geçen perşeme akşamı bu olay gerçekleşti:-)) Ama bu sefer bizi çok utandırdılar , kapıdan girdiklerinde ailecek ellerinde neredeyse boş yer yoktu :-).
İşte bunlardan bazıları yukarıdaki fotoğrafta görünen mis gibi Ege kokan yiyecekler . Domates ( tabi hepsi bir tane değildi :-) ) ve yeşil biberler sevgili Fikret Teyze'nin bahçesinde , armut sevgili Sevgi Teyzemin bahçesinden , kırmızı biber , taze börülce ve özellikle sipariş verdiğim pembe çizgili içi bembeyaz olan patlıcanlar ise Altınova pazarından.
Tabi bunların haricinde karpuz , zeytinyağını ve Bodrum'dan alınan buzdolabı süsünü unutursam Özlem'in ve Ati'nin hakkını yemiş olurum:-).
Bu arada buzdolabımın ne ön ne de yan tarafında yer kalmadı ama ben ısrarla her gidenden magnet istiyorum:-)
Aslında anlatmak istediğim perşembe akşamı için yapmış olduğum Mantarlı Güveç Pilavıydı ama bu güzel sebzelerin hiç olmazsa görüntülerini sizlerle paylaşmak istedim.

Mantarlı Güveç Pilavı

Bu pilav aslında Bakırköy sahilinde bulunan Gelik Rest. bir numaralı özel yemeğidir.Geçtiğimiz senelerde işim gereği Bakırköy taraflarına epey sık gidiyordum ve öğle yemeklerini de Gelik'te yiyordum , işte bu sıralarda sürekli yediğim bir pilavdı , uzun zamandır yemedim ama eminim hala aynı lezzeti koruyordur.
Benim pilavım aynı lezzetemi oldu pek bilemiyorum ama yiyenlerin hepsi çok beğendi tabi bende beğendim :-))

Güve öncesi Pilav

Malzemeler;
- 2 su bardağı pirinç ( 1 saat kadar sıcak suda ıstlatılmış ve süzülmüş )- 2 ortaboy kuru soğan ( rododa parçalanmış )
- 1 su bardağı kadar mantar ( ince kıyılmış , kararmaması için 15 dk. kadar limonlu suda bekletilmiş)
- 1 çay bardağı kadar badem ( kabukluysa sıcak suda bekletilip kabukları çıkartılacak)
- 1/2 çay kaşığı yeni bahar
- 1/2 çay kaşığı kimyon
- istenildiği kadar tuz ve karabiber
- 2,5 su bardağı su
- 3 çorba kaşığı zeytinyağı + 1 çorba kaşığı kadar tereyağı
- 100 gr. kadar taze kaşar rendesi

Parçalanmış soğanları zeytinyağında pembeleşmeden pişiriyoruz , üzerine bademleri ve mantarları ekleyip çok az kavurduktan sonra pirinci ilave edip çok az bir süre daha kavuruyoruz .Daha sonra baharatlarımızı , tereyağını ve suyu ekleyip önce harlı daha sonra kısık ateşte suyu çekene kadar pişiriyoruz , piştikten sonra üzerine kağıt havlu örterek bir müddet demlendiriyoruz.
Demlenen pilavı fazla ezmeden karıştırıp tek kişilik güveçlere bastırmadan gevşek olarak koyup üzerine rende kaşarla tamamen örtüp fırının ızgara kısmına koyup üzeri aşağıdaki fotoğraftaki gibi kızarana kadar tutuyoruz.
Bence deneyin değişik bir lezzet oluyor:-)

Güveçteki Pilav

Sağlıcakla kalın.

16 Ağustos 2009 Pazar

Sirkeli Patlıcan

Sirkeli Patlıcan

Buralara uğramayalı epey uzun zaman oldu , uzun bir süre rahatsızlık , onun ardından yaz dönemi derken zaman geçivermiş . Ama yazmaya öyle alışmışımki kendimi sanki ödevini yapmayan öğrenci gibi hissetmedim desem yalan olur :-).

Son yazımdan sonra yorum bırakıp geçmiş olsun dileklerinde bulunan herkese çok çok teşekkür ederim.

Kısaca Acıbadem' Hast.de başıma gelenleri anlattığım yazımdan sonra 20 gün süren rahatsızlığımın sonrasında yaklaşık 1 ay kadar zaman harcama ve uğraş sonrasında SGK da da işlerimi hallettim ve allah kimsenin başına vermesin diyerek bu konuya artık girmek dahi istemiyorum.

Artık zaman güzel yemeklerimizin , gezip gördüğümüz yerlerin ve tattığımız lezzetlerin paylaşımına geldi:-))

Bu yemeği bu kadar senedir sağolsun evlerinde yemek yemişliğimiz olan , karnımızı doyuran sevgili Özlem'den geçen ay öğrendim , bu kadar senedir yapmamış olması ya da bizim denk gelmemiş olmamız kendilerine çok sık gitmediğimiz gerçeğini ortaya koydu ve artık açığı kapatmanın zamanı geldi diyerek ailece heyecanla kendilerinin tatilden gelmelerini bekliyoruz:-)) Ama bir geleneğe göre , tatilden geleni ilk akşam evde kalan ağarladığı için gene iş bana düşecek ah ahhh :-)))

Bu yemeği Özlem anneannesinden öğrenmiş . Böyle büyüklerden bizlere geçen yemeklere daha fazla saygı duyuyorum , hele birde o büyükler tadığım kişiler olunca saygının yanında sevgide oluşuyor.

Kısaca tarife geçeyim , tarifin bu kadar kolay olupta lezzetinin bu kadar güzel olduğu nadide yemeklerden diyebiliriz , hele birde patlıcan seviyorsanız.

Malzemeler;
- 4 adet patlıcan ( şerit halinde soyulup , ikiye kesilip ortalarından yarılmış )
- 4 adet domates
- 3 diş sarımsak
- tuz , zeytinyağı , sirke

Tuzlu suda bekletip siyah suyunu döktüğümüz patlıcanları tencereye diziyoruz , üzerinden çok çıkmayacak kadar suyu ve 3 yemek kaşığı kadar zeytinyağı ve tuz ekleyip tencerenin kapağını kapatıp patlıcanları haşlıyoruz.
Diğer tarafta domateslerin kabularını soyup rendeliyoruz , rendelenen domateslere 3 çorba kaşığı kadar sirke ilave ediyoruz , bu karışıma 3 diş sarımsağıda rendeleyip haşlanmış olan tenceredeki patlıcanların üzerine döküp domatesler pişene kadar kısık ateşte kaynatıyoruz. Eğer çok sulanırsa tencerinin kapağını açık tutarak kısa bir süre için harlı ateşte bırakabilirsiniz.

Sağlıcakla kalın.

28 Haziran 2009 Pazar

Her İşin Başı Sağlık

Uzun süre ayrılığın ardından tekrar Blog'ta yazabilmek ne büyük mutluluk.
Yaklaşık 20 gün boyunca beni yatmaya mecbur bırakan bir virüs sebebi ile ne yazı yazabildim ne de sevgili arkadaşlarımın bloglarını ziyaret edip yorum bırakabildim.
Geçmiş kötü zamanlardan bahsetmek pek benim tarzım değil ama herkesin başına gelebilecek bir hastalık olduğu ve şu sıralarda da doktorumun bana ilettiğine göre sıkça rastlandığı için bilgi verebilmek adına kısaca bahsetmek istiyorum.
Başıma gelen sonuçta hepimizin ara ara yakalanıp 1 hafta gibi bir sürede ayakta geçirdiğimiz solunum yolu viral enfeksiyonunun vücudun bağışıklık sisteminin düşük olduğu bir dönemde kana yani sisteme yerleşmesidir.
Bu başıma ilk defa geldi , umarım bir daha gelmez.
İlk belirtiler inanılmaz yorgunluk ile başlıyor , bir kaç basamak merdiven bile inanılmaz yorgunluk veriyor ve oturup dinlenme ihtiyacı duyuyorsunuz , çok bariz olarak iştahsızlık başlıyor , ben grip olduğumda bile iştahı kesilmeyen bir kişi olarak o dönemde 1 kaşık çorba ile doyup 2. kaşık fazla geliyordu. İlk 3 gün geçer diye doktora gitmedim , işe gittim ama sabahları üşüme öğleden sonrada aşırı terleme ile çalıştım ve artık 3. günün sonunda akşam dayanamayarak iş çıkışı hastahaneye gittim. Doktorun ilk teşhisi B12 vitamininde düşüklük olabileceği konusundaydı ve tam kan tahlili istedi. Ertesi sabah işe gitmek artık imkansız olmuştu ilk defa ateşim çıktı ve kendimi çok daha yorgun hissettim. Öğlen gibi tahlillerim çıkınca doktoru aradım gerçekten B12 epey düşüktü hemen ilaca başlamam gerektiğini söyledi ve ayrıca kanda viral bir enfeksiyon olduğunu belirterek enfeksiyon doktoruna sevk etti ve enfeksiyon doktoru ile birlikte neredeyse 4 günde bir kan tahlilleri , bunların yanında karaciğer ultrasonu , beyin emarı , kalp ultrasonu , akciğer flimi , hepatit kontrolleri devam etti . Kanda bulunan virüs her organı etkilediği için hemen hemen her organ kontrol edildi. Allahtan benim sadece karaciğer değerlerimi yükseltti başka tarafa bir zararı olmadan bu hastalıktan kurtuldum.Bu hastalığın tek tedavisi sürekli olarak yatmak ve bol sıvı tüketmek ( günde en az 3 litre su ) , viral bir enfeksiyon olduğu için herhangi bir ilaç tedavisi uygulanmadı.
İlk doktora gittiğimde hastahanede yatmanız gerekiyor bile dedi ama benim etrafımdakiler özellikle sevgili Sema Teyze ve eşim bana hastahanede olabilecek bakımının kat kat fazlasını gösterdiler , bende uslu olup hiç kalmadım :-) aslında kalkacak hiç gücümde yoktu .
Neyseki şimdi düzeldim ve işime başladım , işi bu kadar özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi , inanın sabah akşam durmadan çalışabilirim:-))
Ayrıca sevgili arkadaşım Nermin'de beni özellikle sağlık konusunda hiç yanlız bırakmadı , ona da çok teşekkür ederim. Özlem'cim seni asla unutmadım , keşke ben senin sürekli yanında olabilseydim.Ama bana hastalığım sırasında gerçekten tüm personeli ile yardımcı olan Acıbadem Hastanesi , işim ve SGK için gereken raporlama işlemine gelince tam tabiri ile çuvalladı ve son derece amatör bir iş çıkardı , hatta hala yanlışlarını bulup raporu düzgün bir hale sokturamadık.
İlk raporları hazırladıktan sonra SGK ile anlaşmaları olmadığı için İl Sağlık Müdürlüğüne onaylatmamı istediler , bahsi geçen yere raporlar ile gittiğimde raporumu hazırlayan ve iş göremezlik belgesinde adı geçen doktorun İl Sağlık Müdürlüğünde kayıtlı olmadığı ve onay verilemeyeceği ortaya çıktı. Oradaki görevli bayan Acıbadem'den bu tip olayların sık sık karşılaşıldığını da iletti.Hemen geri dönüp başhekim ile görüşmek istedim ama klasik olarak toplantıda denildi ama biraz yüksek ses ile konuşunca telefonla görüşülüp yeni rapor hazırlanacağını söylediler.
Cumartesi yeni raporları aldım tam çıkarken başhekim imzalarının eksikliğini gördüm , hemen imzalattılar . Ama bununla bitmedi eve geldikten sonra raporların bağlı bulunduğum sigorta müdürlüğüne değil başka bir sigorta müdürlüğüne hazırlandığını bir tanesinde mart ayına ait bir tarih kullanıldığını , raporun 05/06 tarihine ait olduğu belirtilirken 24/06 da düzenlendiğini ve buna benzer yazım hatalarının olduğunun farkına vardık . Ayrıca ilk yolladığım vizite kağıdı da sırra kadem bastı.
Bugün artık eşim "direk ben devreye gireceğim ve orada bekleyerek her harfi kontrol edilecek şekilde hazırlatacağım " dedi . Böyle bir hastalıktan çıkan birisi olarak benim artık koşturacak psikolojik gücüm kalmadı.
Özel sigortalardan kendini inanılmaz şekilde büyütüp hastahanelerin en büyüklere arasına girmiş Acıbadem tam bir fiyasko ile benim hastalığımı bitirdi.Umarım bu işlemler daha fazla uzamadan biter .
Tecrübe olmadığı zaman sorgulamanız ve araştırmanızda geçikiyor . Bu kadar detay vermemdeki amaç umarımki yaşamazsınız ama en azından verdiğim bilgiler kulak dolgunluğu olur. Aldığınız her belgeyi harfi harfine inceleyin ve doktor konusunda kayıtlı olup olmadığı konusunu sorgulayın.
Sanmıyorumki özel sağlık sigortası olmayıpta bu hastahaneden faydalanan birisi olsun. Bence kesinlikle de olmasın.

İşte böyle biraz uzun oldu ama birazcık olsun faydası dokunması dileğiyle.

Sağlıcakla kalın.

31 Mayıs 2009 Pazar

Doğa Balık'ta Güzel Bir Akşam Yemeği

İş yerinde 4 arkadaş hem felekten bir akşam geçirmek hemde bizi fazla sarsmaması amacıyla günde 2 TL biriktirerek , 1 ay sonrasında şimdi size tanıtacağım bir mekana gittik. Tabi gideli tam bir ay oldu ve şu sıralarda üzerine yazma tembelliği çökmüş olan ben ancak yazabiliyorum :-) Birlikte o geceyi yaşadığımız arkadaşlarımdan da çok geç yazdığım için çok özür diliyorum , söz öğlen çaylar benden :-))

Doga Balık Adres

Doğa Balık'ı daha önce duymamıştım , bizden bir kaç yaş genç olan arkadaşımız Banu'nun tavsiye üzerine gittik , aslında hayli genç ama bizimle birlikte olduğu için aynı yaşta hissediyoruz :-)) . Cihangir her zaman hoşma giden semtlerden bir tanesi olmuştur ,oranın samimi havası sanki bana sayfiye yerinde geziniyormuş havasını verir.
Zürih Otel'in üst katında bulunan bu restaurant yemekleriyle bana tümüyle Ege'nin havasını hatırlattı.

Doğa Balık Manzara

Manzara tek kelime ile mükemmel. Vardığımızda hava açık ve İstanbul'un muhteşem yarım adası pırıl pırıl karşımızda duruyordu , hele Banu'nun "ay inanmıyorum" gözlüklerini takınca :-)) İşte gözlüğü takdıktan sonra anladımki benin gözümde azda olsa bozuk ama kondurmadığım için hiç gözlük alma taraftarı değilim , ihtiyaç olunca "ay inanmıyorum " gözlüğünü takarım:-)) "Ay inanmıyorum" adlandırmasıda , ben gözlüğü takıpta daha net görmeye başladığımda söylediğim ilk cümle , artık aramızda benimle özdeşleşen bir cümle oldu :-))
Bu manzaranın karşısında ilk kadehlerimizi tokuşturup 4 bayan olarak akşamımıza başladık.

Doğa Balık Iç Mekan

İç dekoru son derece sade , sandalyeler bile kıyı şeridinde bulunan balıkçı lokantalarının sandalyelerinden. Ama bu sadeliğini yemeklerinin lezzeti zenginleştiriyor.
Söylenene göre bir çok müzisyen , yazar ve tanınmışların mekanıymış. Nitekim beğendiğimi söyleyemeceğim ama bizimle aynı zamanda mekanda Orhan Pamuk'ta vardı ve garsonun söylediğine göre kendisi sürekli müşterilerindenmiş.

Doğa Balık Sahibi

İşte sizleri bu güzel yemeklerin hazırlanmasıyle tek tek ilgilenen restaurant sahibi İbrahim Soğukdağ ile tanıştırayım.Kendisi bir doktor edası ile pırıl pırıl temiz klinik kıyafeti ile masaları dolaşıp hal hatır soruyor ve sohbet ediyor. Bizim masımıza gelip " bayanlar eğer sizin için mahsuru yoksa röportaja gelen gazeteciler fotoğraf çekecekler , olabilirmi " diye sorunca bende " eğer sizin fotoğrafınızı çekmeme izin verirseniz bizim için hiç mahsuru yok" dedim, bende yukarıdaki fotoğrafı bir fotoğrafçı edası ile çektim :-))
İbrahim Bey , küçük yaştan beri balıkla haşır neşir olan birisi , ilk olarak Eminönü'nde balık ekmek satarak bu işe başlamış.Böyle başlangıçları duyupta gelinen yerleri görünce boşuna okudum diye düşünüyorm :-))
Tüm malzemelerin alımıyla bizzat kendisi ilgileniyormuş , özellikle Ege otları Balıkesir Havran'dan geliyormuş , diğerleri ise Beykoz,Polonezköy ve Karadeniz'den. Balıklar ise kesinlikle günlükmüş , ertesi güne kalan balıklar kullanılmıyormuş " ben onların yalancıyım".

Doğa Balık Mezeler

Fotoğrafta görünen kısım otlar , zeytinyağlılar ve balık salatalarının sergilendiği bölüm. Buradan gidip tabaklarınıza istediğiniz kadar koyup kendi tabağınızı kendiniz hazırlıyorsunuz.Ama itiraf edeyim fiyatlandırmayı nasıl yapıyorlar hala çözmedim , neyse genel fiyat konusunda sonunda deyineceğim.

Doğa Balık Benim Tabağım

Tabaklarımızdan örnekleri sıralacağım.Bu benim tabağım, içindekiler ; ahtapot salatası , kalkan salatası , havuç otu, şevketi bostan , roka sapı , kereviz ezmesi , deniz börülcesi,patlıcan bayıldı , beyaz peynir ve kavun. Özellikle en ilginç gelen kereviz ezmesi , sadece bana değil hepimize çok ilginç ve lezzetli geldi.

Doğa Balık Nursen Tabağı

Nursen'in tabağı , maalesef uzun zaman geçtiği için otları hatırlayamadım , ama bir kaçının tadını bakmıştım ve lezzetliydi.

Doğa Balık Banu Tabağı

Banu'nun tabağı , yeşilliğin sadece rezene olarak uğradığı bir tabak , ayrıca içinde sarımsak var kokacak diye hem severek hem de söylenerek yediği semizotu salatası :-),diğerleri ise balık salataları. Ve ayrıca " ay inanmıyorum " gözlüğü :-)))

Doğa Balık Nur Tabağı

Ve son olarakta bitirmesine ramak kala fotoğrafını çekebildiğim Nur'un tabağı :-))Yeşillikler konusunda maalesef bilgi veremeyeceğim ama peynir ve karidesin varlığından eminim :-))

Doğa Balık Tatlı Tabağı

Tatlılar özellikle seven biri olarak Nur tarafından pek kuvvetli bulunmadı , çünkü kendisi için tatlı çikolatalı olmalı , eşimde aynı düşünce :-)) Bu konuda ikisi çok iyi anlaşıyor :-))Kendimizin seçerek bir tabak hazırladığımız tatlılar ; şekerpare , elma , kivi ve kayısı tatlısı . Kivi tatlısı bence olmasada olur tatlılardan , elma ise tam ev işi , kayısı konusunda birşey diyemeceğim tatmadım , şekerpareyi Nur yemişti ama yorumunu unuttum :-))

İşte bu kadar ot ve balık salatasından sonra bir porsiyon kızarmış ızgara halka kalamar daha alarak siparişimizi bitirdik. İçtiğimiz ise 1 büyük şişe rakıdan 2 duble kadar arttı denebilir.Balık yemedik , doydunuzmu derseniz evet doyduk .Bu menüye kişi başı 65 TL verdik , pahalımı diye sorarsanız evet pahalı.

Ama mekan ve manzara güzel , mezeler , otlar ve balık salataları lezzetli . Bir kere olsun kişi kendinin uygun anını ayarlayıp ( maddi olarak :-) ) gidip lezzetlerin tadına bakıp manzaranın keyfini çıkartabilir.

Bu gecenin sonunda kahkalarımızla çınlattığımız Cihangir göbekteki kahvede çaylarımızı içtikten sonra her birimiz evlerimize dağıldık.

Bakalım önümüzdeki 4 bayan toplantısı nerede olacak .

Sağlıcakla kalın.