29 Ekim 2010 Cuma

Fava

fava kalıpta

Uzun bir zaman önce yapmış olduğum ve favori yemeklerimden birisidir.Fotoğrafları karıştırırken yayınlamadığımı hatırladım ve hemen paylaşmak istedim.

Malzemeler ;
- 500 gr. kuru bakla
- 2 baş soğan
- 1 limon
- 2 tatlı kaşığı şeker
- zeytinyağı
- tuz
- dereotu

Baklayı bir gece önceden 1 tatlı kaşığı şeker ve 1/2 limon suyu ile sıcak suda ıslatıyoruz.Ertesi gün suyunu süzüp doğranmış soğanı ,üzerinden çok az çıkacak şekilde suyunu ,tuzunu ve kalan şekeri ilave ederek pişiriyoruz.Pişme süresinde suyunu çekerse azar azar sıcak su ilave edilebilir.Pişen baklaları eziciden geçirirken içine geri kalan limonu ve yeteceği kadar zeytinyağını ilave ediyoruz.
Servis yapmayı arzu ettiğimiz kalıplara döküp soğumaya bırakıyoruz.
Servis sırasında üzerine az miktarda zeytinyağı&limon döküp dereotu ile süslüyoruz.
( İstenirse dereotu ince ince kıyılıp içinede karıştırlabilir )

Sağlıcakla kalın.

17 Ekim 2010 Pazar

Paskalya Çöreği

paskalya çöreği

Gecenin son tarifi:-)
Eşimin en favori hamur işlerinden biri olup her Beyaz Fırın'a gidişimizde mutlaka alınan ve en kısa zamanda tüketilen çeşitlerden birisidir.
Bende geçen haftadan beri aklımda olan ama evde mahlep olmadığı için hep ertelediğim süprizlerimden bir tanesini bugün yaptım .Allahtan yaptığım ve piştiği sırada evde değildi ve süprizim bozulmadı:-)
Hamur işlerinden ziyade genelde tencere ve fırın yemekleri benim favorilerim ve başarılı olduğum konular ,ama inat edince hamur işlerinide becermiyor değilim :-))
Bir kaç kere daha yaparsam hem yapılışını ezberlemiş olacağım hemde ara sıra yapacağım hamur işleri listeme girmiş olacak.

Vereceğim tarifin orjinalinde tüm hamuru 3 parçaya bölerek bir adet çörek yapıyordu ama ben küçük küçük bir kaç çörek yapmayı daha uygun buldum , en azından bir kaç tanesini dondurucuya attım çözülünce fırından çıkmış gibi tazecik olacaklar.

Malzemeler ;

- 5-6 su bardağı un
- 1/2 su bardağı toz şeker
- 3 yumurta
- 2 çay kaşığı mahlep
- 1 çay kaşığı tuz
- 1 çorba kaşığı kuru maya
- 1/2 su bardağı ılık süt + 1/2 su bardağı ılık su
- traş fındık ( üzeri için )
- 1 yumurta sarısı + 1 çay kaşığı pudra şekeri ( üzeri için )

Mayayı ılık süt ve suda iyice karıştıyoruz. Havuz şeklinde açtığımız unun içine tüm malzemeyi ve mayalı sıvıyı karıştırarak hamur yumuşak kıvama gelene ve ele yapışmayana kadar yoğuruyoruz , ele yapışırsa azar azar un ilave ediyoruz.
Hamurun üzerini sıcak nemli bezle örtüp kabarana kadar yarım saaten fazla bekliyoruz. Kabaran hamuru istediğiniz ölçülerde topaklara ayırıp saç örgüsü yaparak şekillendiriyoruz.Üzerine pudra şekeri ile karışmış yumurta sarısını sürüp fındıkları serpiştirip önceden çok hafif ısıtılmış 160 derece fırında pişiriyoruz ( piştiği kızarması ve kabarması ile anlaşılmaktadır )

Sağlıcakla kalın.

Portakal Dilimli Zeytinyağlı Kereviz

portakal parçalı kereviz pismeden

- 4 adet kereviz ( yuvarlak dilim dilim doğranmış )
- 2 adet ufak boy havuç ( zar şekilde doğranmış )
- 1 çay bardağı dondurulmuş bezelye
- bir büyük kuru soğan ( ay şeklinde doğranmış )
- bir orta boy kuru soğan ( halka halka doğranmış )
- 2 portakal ( 1 tanesi dilim dilim doğarnış , diğerinin suyu sıkılmış )
- kereviz yaprakları
- 2 küçük boy kesme şeker
- istenildiği kadar tuz
- zeytinyağı

Bezelye , ay şeklinde doğramış soğan ve havucu karıştırıyoruz .Düdüklü tencerenin dibine halka halka doğranmış soğanları diziyoruz. Üzerine bir sıra limonlu suda beklettiğimiz kerevizleri bir sıra havuç-bezelye-soğan karışımını ekleyip aralara dilimli portakalları da ilave edip , malzeme bitene kadar tekrarlıyoruz .
Portakal suyu , zeytinyağı , şeker ve tuz ilaveli karışımı yemeğin üzerine döküp en üste kereviz yapraklarını koyuyoruz.Düdüklüde yaklaşık düdük öttükten sonra 5-6 dakika kadar pişiriyoruz. ( Normal tencerede de pişebilir )

portakal parçalı kereviz pistikten sonra

Not: Aceleci davranıp soğumasını beklemeden fotorafını çektiğim için ,buhardan dolayı maalesef pek net çıkmadı , puslu çıktı.


Sağlıcakla kalın.

Kesme Hamurlu Kırmızı Mercimek Çorbası

Mısırlı Mercimek Çorbası

Bugünkü son çorba tarifim.

Bugünlerde havalar epey güzel ama bir kaç gün sonra soğuyunca sırayla bu tariflere gereksinim duyulacak , o zaman iyiki vermişsin diyeceksiniz:-)

Bu çorbayı bugün yaptım , bununda lezzeti eşim tarafından " harika " tanımı ile onaylandı , benden söylemesi :-)

Malzemeler ;

- 1 baş soğan ( küçük küp kesilmiş )
- 1 diş rendelenmiş sarımsak
- 1 su bardağı kırmızı mercimek
- 1 çay bardağı haşlanmış yarma mısır
- 2 çorba kaşığı kesme hamur
- kırmızı pul biber
- nane
- tereyağı
- istenildiği kadar tuz

Soğanı ve sarımsağı tereyağında iyice pişene kadar kavuruyoruz. Üzerine mercimek , haşlanmış yarma mısırı ilave edip , sıcak su ekleyerek bir müddet pişiriyoruz , daha sonra kesme hamuru ve tuzu ilave edip hamur pişene kadar kısık ateşte kaynatıyoruz , katılaştıkça sıcak su ilave ediyoruz.
Tavada bir miktar tereyağı eritip üzerine kırmızı pul biber ve naneyi ekleyip hafifçe kavuruyoruz ve bu karışımı kaynayan çorbaya ilave ediyoruz ( yağ kaynar suya döküleceği için sıçrama yapabilir - dikkatli olunmalıdır ). Bu şekilde bir müddet daha kaynattıktan sonra servise hazır hale gelmiş oluyor.

Sağlıcakla kalın.

Sütlü Taneli Mısır Çorbası

Taneli mısır çorba tencerede

Yeni bir tencere fotoğraflı bir çorba tarifi daha :-) Bu çorba mutfağa girdiğim anda gözümün önünde olan konserve mısırdan birden doğaçlama olarak ortaya çıkan bir çorba , sanki diğer yemeklerimin bir farkı var:-))

Ama şunuda ilave etmeden geçemeyeceğim ,doğaçlama olabilir ama lezzeti kızım tarafından beğeni ile onaylandı.

Malzemeler;

- 1 baş kuru soğan ( küçük küp halide doğranmış )
- 1 diş rendelenmiş sarımsak
- 1 çorba kaşığı mısır unu
- 1 küçük boy haşlanmış mısır konservesi ( ya da evde haşlanmış mısır )
- tereyağı
- 1/2 kg kadar süt.
- istenildiği kadar tuz

Tereyağında soğanı ve sarımsağı iyice pişine kadar kavuruyoruz. Üzerine mısır ununu ekleyip hafifçe kavurduktan sonra az miktarda süt ekleyip kıvama getiriyoruz. Sütün tamamını , tuzu ve mısırı ekleyip bir müddet kaynatıyoruz. Eğer katılaşma olursa bir miktar süt ile istenilen kıvama getiriyoruz ve servis yapıyoruz.

Sağlıcakla kalın.

Çeşnili Yeşil Mercimek Çorbası- Nursen'in Katkılarıyla

yeşil biberli mercimek çorbası

Bugün bir kaç çorba tarifiyle buradayım. Fazla muhabbete girmeden teker teker başlayım :-)
Bu arada çorba kasesinde değil bu sefer tencereden çekilmiş fotoğraf ile tarif yayınlıyorum , kusura bakılmasın :-)

Bu arada bu tarifin esas sahibi sevgili arkadaşım Nursen ama bilindiği üzere ben tariflerde her zaman oynama yaptığım için , onun verdiği tarifide biraz eklemlerle bozmadım diyemem:-) Ama bu çorbamdan tadınca güzel olduğunun teyidini verdi :-)

Bu çorba acısı az yapılarak kışın çocuklar için hem doyurucu hemde lezzetli bir çorba olacaktır.

Malzemeler ;

1 baş kuru soğan ( küp küp doğranmış )
1 normal boy domates ( kabukları soyulup , küp küp doğranmış)
2 adet yeşil biber ( küçük küçük doğranmış )
1 su bardağı yeşil mercimek
1 çorba kaşığı buğday yarması
2 çorba kaşığı hamur kesmesi ( yoksa 2 çorba kaşığı küçük erişte )
1 çorba kaşığı haşlanmış nohut
50 gr. kadar kıyma ( şart değil )
1 çorba kaşığı biber salçası
1 çorba kaşığı kuru nane
1 çay ya da tatlı kaşığı ( isteğe bağlı ) kırmızı pul biber
1 çorba kaşığı tereyağı
1 çorba kaşığı zeytinyağı
istenildiği kadar tuz

Soğanları pişene kadar tereyağ ve zeytinyağında kavurup üzerine yeşilbiber ve domatesi katıp bir müddet daha birlikte pişiriyoruz. Üzerine kıymayı ekleyip bir müddet kavuruyoruz , pişen kıymaya biber salçasını , kırmızı pul biberi ve naneyi ekliyoruz.
Diğer bir tencerede su ile haşlayarak pişirdiğimiz mercimek ve buğday yarmasının üzerine bu karışımı ilave ediyoruz üzerine sıcak su ekliyoruz , kaynadıktan sonra içine hamur kesmelerini haşlanmış nohutu ve tuzunu ilave edip bir müddet daha kaynattıktan sonra servise hazır hale getiriyoruz.

Sağlıcakla kalın.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Aydınlığın Şövalyeleri - İş Başına

kitaplar

Bugün bir yemek tarifi ya da bir mekan tanıtımı ile değil bir kaç senedir hem Blog hem de Facebook aracılığı ile tanışıklığım olan sevgili Zerrin'in ( http://www.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.misssgibi.com%2F&h=6f95d )ablası Berrin Hn'ın görev yaptığı Başkale Lisesi'nin ihtiyaç duyduğu kütüphane için yardım çağrısında bulunmak amacı ile sizlere seslenmek istiyorum.

TuzBiber Dergiside hem kendi sayfalarında hem de Facebook aracılığıyla bu katılımı tanıtmakta ve yol göstermektedir ( http://www.tuzbiberdergisi.com/ ).

Amaç evinizde bulunan sizlerin ve çocuklarınızın artık gereksinim duymadığı , yakınlarınızdan ya da imkanınız varsa kitapcilardan temin edebileceginiz roman,hikaye ,universiteye hazirlik kitaplari ,testleri, ve okul kitaplarini aşağıda adresini verdigim son derece ciddi ihtiyaçları olan liseye ulastirmaniz.

Gönderi ile alakalı ,tüm yazılarda okuduğum kadarı ile en uygun ücretli olan PTT Kargo olduğu için bende PTT Kargoyu öneriyorum.
Bu hafta içinde yapmayı planladığım gönderimi bende PTT Kargo ile yapacağım.

ADRES: Başkale İ.M.K.B Çok Programlı Lisesi BAŞKALE / VAN



Aşağıda ayrıca bahsi geçen lisede öğretmen olan Berrin Hn'ın bizlerle paylaştığı yazıyı da sizlerle paylaşmak istiyorum.


VAN/ BAŞKALE. Daha doğusu yok. Akşamları tepelerde ışıklar görünüyor yer yer: İran sınırı ve karakollar. Yükselti o kadar fazla ki, ağaç yetişmiyor. Yıldızlar o kadar yakın ki, ellerinizle tutabilirsiniz. İlkokulda öğrendiğim tüm yıldız kabileleri burada: küçük ayı, büyük ayı, cezve. İnsanları o kadar sıcak ki, iklime inat. “İnsanlık” burada yaşıyormuş, meğer ölmemiş diyorum içimden.
Yıllardır batıda değişik ve güzel şehirlerde ......çalıştım hem de iyi koşullarda. İster istemez kıyaslama yapıyorum. Burada 3.haftasındayız okulun. Kılık-kıyafet kontrolü sırasında ayakkabıları farklı renkte birkaç öğrenciyi ayırmıştık. Teneffüste bir kız öğrenci yanıma geldi ayrılan bir arkadaşı için. Sessizce kulağıma “hocam, … arkadaşımız 12 kardeş, ailesinin durumu iyi değil, söyleyemiyor utanıyor” dedi sustum. 9.sınıf öğrencilerinden biri (üstelik ufacık bir şey daha) eski bir eşofman üstüyle gelip gidiyor okula. Fakirliği okunuyor yüzünden, duruşundan. Bir aya kalmaz kar yağarmış buralara. Ne yapmalıyım bu çocuk için? Bugün 11.sınıf öğrencilerinden biri üzgündü. Nedenini sordum, ailemin parası yok hocam beni okuldan alacaklar dedi. Zehir gibi kafası var. Seneye mezun olacak oysa. Kalacak yer bulmalı ama nasıl? Kız öğrencilerin sayısı az, çünkü okutmuyorlar. Çarşıda kadın-kız pek görülmüyor, ancak memur bayanları görebiliyorsunuz. Öğrenci çok, sıra az. Gelen öğretmenler en fazla 1,5 yıl kalıp gidiyorlar. Sınıfta konuşuyoruz, bir örnek verdim: Van’ a gittiğinizde…Hocam Van’a gitmeyenler var daha dediler. Sordum, sınıfın yarısı ilçeden dışarısını görmemiş daha. Gidenler de çalışmak için bir inşaatta veya akraba yanında. Gezmek fiilini çekemez bu çocuklar. Sinema-tiyatro, alışveriş merkezi, kafeterya, çay bahçesi, flört nedir bilmiyorlar. Ülkemin 40 yıl öncesine ışınlanmışım sanki. Ya da bir köşeden Şener Şen çıkıverecekmiş gibi, bir Türk filminin içine düşmüşüm adeta.
Evimi taşırken kitap kolilerinden yakınan taşımacılara kızan ben, okuldaki kütüphaneyi görünce ürperdim. Bomboş. Bu gençlerin bilinç kazanması, kendilerini tanıması, hayallerine kavuşmak için yol-yordam öğrenmeleri gerekiyor oysa. Yokluk ve yoksulluktan kurtulmaları, cahil kalmamaları gerekiyor. YGS-LYS kitapları olsa kütüphanede soru çözümü yaparlar, üniversiteye bir adım daha yaklaşırlar.
Okuduğu bir roman karakteri belki onun hayatında dönüm noktası olacak, belki çözdüğü bir üniversite hazırlık kitabı onun bir bilim insanı olmasını sağlayacak ya da okuduğu kitaplar hayatının tek zenginliği olarak kalacak ama kendi çocuklarını özellikle de kızlarını okula göndermesini sağlayacak.
Üzerime umutsuzluk çökmeye başladı, yakında yağacak olan kar gibi…
Aydınlığın şövalyeleri neredesiniz?

Berrin Damgacı
ADRES: Başkale İ.M.K.B Çok Programlı Lisesi BAŞKALE / VAN


Ama bunun yanında ihtiyaç sadece kitapla bitmiyor , kampanya kütüphane kurmak olabilir ama okula gidip gelirken ihtiyaçları olan , belkide artık çocuğunuzun ayağına olmayan ve dolapta bekleyen botlardır.
Haydi el ele verelim.

Sağlıcakla kalın.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Karadeniz ve Kuzinede Alabalık

kaleden ağrı
Böyle bir güzelliği görmeden sakın ömrünüzü geçirmeyin derim.
Yeşilin bu kadar çok tonu olabileceği ancak oralara gidildiğinde anlaşılabilir.
Bulunduğum mevki Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinin Çat Köyü civarı , aslında tam köy değil köyün eteklerinde sonradan kurulan bir yerleşim yeri. Genelde yazları 10 - 15 evin canlı olarak bulunduğu kışları herkesin ya ilçedeki ya da büyük kentlerdeki evlerine çekildikleri çok sevimli bir yerleşim birimi ,doğa harikası.
Evlerin dışında her türlü hizmet veren birde pansiyonu bulunmakta " Cancık Pansiyon " her türlü hizmet diyorum , hem pansiyon , hem market , hem kahve , hem restaurant hemde terminal :-)
http://cancikpansiyon.net/index.htm

çilanç köprü

Her sabah saat 06,30 civarı kalkıp kayınpederim ve eşim ile bu köprüye ( Çılanç Köprü ) kadar sabah yürüyüşümüzü yapıp hemen yanı başından akan mis gibi suyudan bir bidon su doldurup eve dönerek kaymak ve baldan oluşan kahvaltımıza kavuşuyorduk:-)

kuşburnu

Yol boyunca yüzlerce çeşit bitki bizlerle birlikte sanki seyehat ediyor. Renkler artık yavaş yavaş sonbaharı hatırlatsa bile hala canlı ve parlak hayat dolular. Hele birde hafif bir yağmurun ardından tertemiz görünümleri insanı hayran bırakıyor. Etraf kuşburnu dolu , çocukluğumda teyzemlerin gün boyunca çuvallarla yaptığı kuşburnu marmelatları gözümün önüne geldi , en zor ve emek isteyen işlemlerdi , acaba hala aynı zorlukla yapanlar varmıdır yoksa teknolojik aletlerden faydalanılıyormudur?

komşu kızı

Hemen hemen hergün bir , iki , bazen üç tane bunun gibi tatlımı tatlı komşu kızları hemen evin önündeki çitin ardında bulunan küçücük derenin başına geliyorlar, Hele hava sıcak oldumu hem su yanında olmak hemde ağacın gölgesine sığınmaktan başka çareleri yok.
Bulunduğumuz ortamdaki yegane sesler ; kuş , dere ve ineklerin boyunlarındaki çan sesleri. Daha sonra İstanbul'a gelince hele işe başladığım ilk gün etraftaki insan ve ses kirliği beni kısa süreli bunalıma soktu , " ne işim var benim burada " dedirtti. Ama maalesef hemen adepte oluverdim :-)

şömine1

Sabahları yanan kuzine öğlene doğru sıcak havanın etkisiyle ihtiyacını yitirirken akşam 7 den sonra çıtır çıtır yanan odunlarıyla kırmızı ışık saçan şömine vaz geçilmez bir tat veriyor. İster Eylül ayında ister Temmuz ayında olun şömine ve yün yorgan hiç bir zaman fazla gelmez oralarda , bunlar oranın en zevkli parçalarıdır.

mavi alabalık

Evimizin çok yakınında çok büyük bir alabalık çiftliği var. Alabalıklar dere suyunda yetiştiriliyor .Alabalık yemek köye gidince kaymak , tereyağ yemek kadar önemli. Hem çok lezzetli hemde görerek satın almak ayrıcalıklı.
Bu çiftlikte sanırım 20 nin üzerinde havuz mevcut , havuzlarda inanılmaz çoklukta balık mevcut , bazıları damızlık ve anaç neredeyse torik büyülüğünde bazılarıda fotoğrafta ne kadar fark edilebilir bilmiyorum ama sarı ve mavi .
Ya fırında ya da tereyağda kızartma şeklinde yediğimiz balığı bu sefer ben ele alarak , bildiğim bir tarif ile yaptım. Bu tarifte sevgili arkadaşım Özlem'in palamut tarifinden yola çıkılan bir tariftir , sadece limonu unutulmuştur :-)Bu kadar güzel yerlerin arasında sizlere birazda yemeğimizi tanıtayım :-))

alabalık tepside1

Güzelce temizlenip ayıklanmış balıkları çok az tuzluyoruz. Ocağın üzerinde pişmeye uygun tepsi hafifçe zeytinyağı ile yağlıyoruz.
Sırasıyla ; halka halka doğranmış kuru soğanı tepsiye diziyoruz , üzerine halka halka çok kalın olmayacak şekilde doğranmış patatesleri diziyoruz . Balıkları yatırıp içlerine bir kaç parça sarımsak koyup , domates , yeşil biber , kalan sarımsakları ve maydanozları fotoğrafta görüldüğü gibi yerleştirip üzerine çok az karabiber serpip ufak parçalar halinde tereyağını koyuyoruz.

alabalık sobada kapalı

Daha sonra ,tabi ben bulunduğum ortamın güzellerinden faydalanarak üzerine bir büyük boy tepsi kapatıp kuzine üzerinde yavaş yavaş pişirdim , ama kısık ateşte ocakta yapılabilir.

alabalık sobada pişmiş

Sobanın üzerinde suyunu salıp soğan , patates ve balıkları pişen yemeğimizi.

alabalık sobanın fırınında

Kuzinenin fırınına ya da şehir koşullarına göre normal fırına atıyoruz. Bir müddet kızarmasını sağlıyoruz.

alabalık tamam

Hafifçe kızarıp suyunu çekmiş olan yemeğimiz afiyetle yemeğe hazır hale gelmiş bulunmakta :-)

mollaveyis marullarından salata

Yanına ise sadece mis gibi yörenin bahçelerinden kopmuş çıtır çıtır marul salatası ve nacizane birer dublede rakı :-))

mutfaktan manzara

Ama bu yemeği yaparken mutfak penceresinden görünen manzarayıda sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Kıskanılmayacak gibi değil değilmi :-)

duman inmiş

Bu manzarada salonun penceresinden dumanın dağlardan inmeye başladığını gösteren manzara .Güneşte ayrı , dumanda ayrı , yağmurda ayrı güzel.

zil kale

Bir haftalık tatilimizin dönüş yolunda restore edilen Zil Kaleyi gezmeyi planlıyorduk ama kısmet olmadı sadece yenilenmiş hali ile fotoğraflarını çektim.Epeyce büyütmüşler ama kullanılan taşlar geçmişi değilde günümüzü çağrıştırıyor , ama söylenen 1 sene sonra tüm kullanılan yeni taşlar eski havasına bürünecekmiş , umuyorum.

ördekler

Köyden Pazar'a inerken bindiğimiz minibüsün diğer yolcuları ise tüm yolculuk boyunca güzel sesleri ile bize eşlik eden bu sevimli ördeklerdi:-)) Yazlık evlerinden kışlık evlerine göç ediyorlardı , tüm yazı yaylada geçirmişler kışı Pazar'daki evlerinde geçireceklermiş , özgürlükleri biraz kısıtlanacak ama Nisan ayı gibi gene özgür özgür yaylalarında dolaşırlar :-)

yolculuğun sonu

Ve işte yolcuğun son noktası , yaklaşık 10 saat kadar Trabzon'da vakit geçirip bineceğimiz uçağı beklerken olan halimiz:-)

Bu güzellikleri mutlaka yaşayın , 1 haftalık denizde harcağınız zamanı burada harcadığınız zaman inanın sanki 1 ay tatil yapmış gibi dinleniyorsunuz.

Sağlıcakla kalın.