31 Ocak 2010 Pazar

Mayasiz Pizza - Tarif Melike Bieber'den

mayasız pizza pişmiş

Bu güzel pizza tarifi gene Melike 'den ve onun anlatımıyla .

Her zamanki gibi once firini 180 dereceye getirdim

Malzemeler,

Hamuru icin,

250 gr un
8 kasik z.yagi
4 kasik yogurt
hamur kuru ise toparlamak icin gerekirse, 1-2 kasik su

Pizza ustu,

1 kasik domates salca
1 kasik biber salca
3 sap dogranmis taze sogan
1 dogranmis kirmizi dolmalik biber
3 tane dogranmis carliston biber
3 tane dilimlenmis mantar
250 gr dilimlenmis sosis ve sucuk
200-250 gr rendelenmis kasar

Pizza hamuru icin;

Unun ortasini havuz gibi acip, z.yag ve yogurdu koyduktan sonra; islak malzemeleri elimle iyice una yedirdim, kulak memesi yumusakligina yakin bir hamur elde ettim. Eger bu yumusaklikta degil ise dedigim gibi 1-2 kasik su serpip, tekrar iyice nemli malzemenin cekilmesini saglayabilirsiniz.
Bu arada 35cm'lik buyuk bir tepsiyi iyice yagladim. Hamuru oklava ile ortasindan kenarlara dogru yuvarlak acmaya calistim, hicbir zaman tam daire tutturamadigimdan, bu is uzerinde fazla durmuyorum. Ama mumkun oldugu kadar ince acmaya calistim yani kucuk parmagimin yarisi inceliginde diyebilrim ( herkesin parmak buyuklugune gore:)).. Yagli tepsiye yaydiktan sonra tekrar hamuru alt ust ettim, boylece ust kismi tepsinin yagini aldi. Iste simdi tam daire olmayan hamuru elimle iyice tepsiye uygun sekilde yaymaya calistim. (yagli olunca hamuru yaymasi daha kolay oluyor:))
Ayrica bu hamur pistiginde kenarlari kitir kitir oluyor ama alt taban hala yumusakligini koruyor:)

Benim firinim "pervaneli/turbo" dedikleri cinsten,bu yuzden firinin alt kisminda 15 dak pizza hamurunu tuttum ki alt tabani da iyice pissin diye. Bu arada pizza ustune konulacaklari dogradim.

mayasız pizza pişmeden

Pizzayi firindan cikartip 10-15 dak ilinmaya biraktim. Uzerine Domates+Biber salca karisimini kasigin tersi ile surup; sirayla dogranmis sogan+biber+mantar+soguk et ve kasarlari serptim.

Tepsiyi tekrar 180 derecedeki firina verdim,yalniz bu sefer firin orta katinda!!! 12-15 dakikada ne zaman ki uzerindeki kasar eriyip; kizarmaya baslayinca firindan alip direk sofraya getirdim. Eger yaninda domatesli yesil salataniz var ise bu pizza ile cok guzel gidiyor:)

afiyet olsun


Sağlıcakla kalın

28 Ocak 2010 Perşembe

Tarhana Çorbası

tarhana çorbası

Uzun seneler tarhana çorbası hep benden uzak olması gereken lezzetlerden oldu. Nedendir bilmiyorum tadına bakmadan sadece ön yargı ile sevmezdim tarhanayı .İlk defa bu yaz uzun bir rahatsızlık geçirdiğim dönemde tek yiyebildiğim yemekti ve o zamandan beride çok seviyorum .Bu lezzeti Sema Teyze bana kazandırdı hemde beni o dönemimde iyileştirdi , kendisine kocaman bir öpücük:-)
Ama genede her çeşit tarhanayı denemek konusunda biraz tutucuyum. Çok fazla koku ve aroma devreye girdiğinde pek hoşuma gitmiyor.
Fotoğrafta görünen çorba ise yoğun kokusu olmayan gerçeketen lezzetli bir tarhana.

Carrefour 'un kendi ürünü olarak satılan tarhanadan yaptım .Tarhanaya benim gibi yaklaşanlara denemelerini şiddetle tavsiye ederim.Son derece lezzetli ve yoğun aromalı değil.

Tarifimi fotoğraflara vereceğim,bu yöntemede yeni başladım , hoşumada gitmiyor değil hani:-))
Tarif 4 kişilik gibi düşünülebilir.

tarhana çorbası pişerken

Tepeleme 3 çorba kaşığı toz tarhanayı 4 su bardağı soğuk suda yarım saat kadar ara sıra karıştırarak bekletiyoruz.
Daha sonra çok harlı olmayan ateşte karıştırarak pişirmeye başlıyoruz . Katılaşma olursa istenilen kıvama gelene kadar kaynar su ilave ediyoruz.

tarhana çorbası salçası

Ayrı bir tavada 1 kibrit kutusu büyüklüğünde tereyağını kızdırıyoruz , içine tepeleme olmayacak şekilde bir çorba kaşığı biber ve 1 çorba kaşığı da domates salçası ekliyoruz ve karıştırarak bir müddet kavuruyoruz. Ocağı söndürmeye yakın bol nane ve istenilen miktarda kırmızı pul biber ve tuz ekliyoruz, bir iki karıştırmadan sonra ocağımızı kapatıyoruz.

tarhana çorbası tenecerede

Sonunda salçalı sosumuzu pişen tarhana çorbasına karıştırıp bir müddet daha karıştırarak kaynattıktan sonra çorbamız servise hazır hale getirmiş oluyoruz.

Sağlıcakla kalın.

Kolay Elmalı Kek - Tarif Melike Bieber 'den.

Melikenin keki1

Bu güzel kekin tarifi eşimin okul arkadaşı Melike tarafından taaa Avustralya'dan verildi .
Ellerine sağlık Melike.Sevgiler:-)
Fotoğrafta mail ile elime ulaştı ve bu güzel tarifin görüntüsünü de paylaşmış olduk :-)

Kolay Elmali Kek ( yagi hic yok ve sekeri de az)

Firini onceden 180 dereceye getirin...

Malzemeler;

Meyva kismi;
- 4 buyuk eksi elma ( Eksi elma yoksa, suyuna azicik limon suyu ilave edin)
- 80-100 gr kuru uzum/ dogranmis kucuk kayisi parcalari
- 100 gr seker
- 3 cubuk tarcin ve 10 tane karanfil
- 125 ml su
Yayvan bir firin tepsisine elmalar kup kup dogranir, kuru uzum/kayisi parcalari ile karistirilarak aralarina tarcin ve karanfiller yerlestirilir. Uzerlerine seker serpilip; su gezdirilir.
Aluminyum folyo ile kapatilarak 160C firina verilir. 15 dak sonra folyoyu cikartip, 180 dereceye yukseltip 5-6 dak daha pisirildikten sonra firindan alinir ve sogumaya birakilir.

Kek icin malzeme :
- 200 gr kabaran un -kek un
- 1 cay kasigi baking powder
- 1 dolu cay kasigi Tarcin
- 1/2 cay kasigi toz zencefil
- 75 gr seker
- 1 yumurta
- 6 kasik yogurt

1) Firini 180 dereceye ayarlayin
2) Unu, baking powder'i ve toz tarcin ile zencefili birlikte karistirin.
3) Sekeri ilave edin
4) Yogurt ve cirpilmis yumurtayi, unlu karisima ilave edip, iyice karistirin.
5) Son olarak da pismis elma ve kuru uzum/kayisi karisimini -delikli kasik ile alip- unlu karisima ilave edin ve karistirin.
180 derecedeki sicak firinin alt katina yerlestirin, 30-35 dak pisirin.
Firin isisini 160'a dusurup bir 5-10 dakika daha tutun.
Ince tahta cubuk ile keke batirin eger kuru cikiyorsa, keki firindan alabilirsiniz.
Afiyet olsun:)

Sağlıcakla kalın.

24 Ocak 2010 Pazar

Kestane Kebap ve Kış

kestane kebap

Kış denince aklımıza gelen en güzel yemişlerin başında kestane gelir. Ben hem kestane şekerini hem suda pişmişini hem de böyle kebabını pek bir severim . Sanırım sevmeyende çok azdır. Benim bir tek tandığım kestane şekerini senelerce Bursa'da okumasına rağmen hiç sevmeyen arkadaşım Nursen'dir . Ama o da bir gün doğru yolu bulacak eminim :-))
Geçen senelerde kestane kebabını fırında yapardım ama artık ocak üzerine çok kısık ateşte tavada yapıyorum hem daha güzel ve lezzetli oluyor. Kestikten sonra 1 saat kadar suda bekletiyorum ve ıslak ıslak tavaya dizip üzerine kapak kapatıp pişmeye bırakıyorum. Ara sıra terst yüz yapıyorum ve ara sıra su serpiştiriyorum , yaklaşık yarım saatte yukarıdaki fotoğraftaki kıvama geliyor.

pilita1

Yaş ortalamamız yakın olanlar çoçukluklarında sobaları mutlaka hatırlarlar .O sobaların üzerine sabahları ekmek kızarır akşamları da kestane pişirilirdi.
Seneler sonra sobayı yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz kuzine ile Karadeniz'e gittiğimizde oradaki evimizde yaşıyoruz. Kayınvalidemler kuzineye pilita diyorlar benimde ağzım alıştı bende artık pilita diyorum:-)
Küçükken anneannemlerde de vardı ve çok büyük olan bahçenin bir kenarinda dururdu , özellikle reçel ve kuşburnu marmelatı onun üzerinde pişerdi.
Yazın Temmuz Ağustos ayında Karadeniz'e gittiğimizde sabahları mutlaka koridorda bulunan pilita yanıyor ve üzerindeki güğümde sürekli sıcak su bulunuyor .Tabi o mevsim kestane olmadığı için kebap yapma zevki maalesef olamıyor.

şömine2

Akşamda fotoğraftaki şömine yanıyor çıtır çıtır odun sesleri ile boyları minnacık olan süt mısırlar şişe dizilip közleniyor.
Yani anlayacağınız yazın ortasında yaz yemişleriyle tam olarak kışı yaşıyoruz:-)

kar

Ama tek yaşamadığımız bu derece kar :-) Bu fotoğraf epey uzun seneler önce İstanbul'daki evimize yakın bir yerde çekildi , hatta zavallı çam ağacının karın ağırlığına dayanamayan bir dalı kırılmıştı bile.
Bu hafta sonuda verilen alarmlar , 20 cm. olacak denilen kar maalesef bizim çevremizde sadece arabaların , biraz ağaçların ve yaya yaya yollarının üzerini kapatabildi.
Halbuki fotoğraftaki görüntü tekrar olacak diye epey heveslenmiştim. Hatta dün akşam yemekten sonra uzun bir yürüyüş yaptık ama sadece donmuş yerlerde bazen düşme tehlikesi geçirdik , şöyle bol bol olan karların üzerine basıp çıkartacağı sese sadece özlem duyduğumuzu belirttik.
Sanırım Anadolu yakası Kadiköy mevkisi pek nasiplenemedi ama yüksek yerler ve Avrupa yakası kardan nasibi aldı.
Tabi haftasonu bunları yaşamak güzel , hele çocuklar için tam ara yıl tatiline çıktıklarında bu güzelliklerle karşılaşmaları harika ,ama yarın işe giden bizler bakalım neler görüp yaşayıp çekeceğiz.

Sıcak ve sağlıcakla kalın.

23 Ocak 2010 Cumartesi

Mıhlama Ve Kısa Bir Karadeniz Turu

mıhlama

Tek başıma yapmayı şu ana kadar cesaret edemediğim çeşitlerin başında gelir.
Bugün tam kararımı vermiş ve sadece ölçülerini öğrenmek için eşimin teyzesini aradığımda " tarifler senin mısır ekmeğin gibi göz kararı , bekle 2 dakika sonra sendeyim :-) " diyip hemen geldi ve 5 dakika içinde bana gösterip öğreterek yapıverdi. Eee bizede çıtır çıtır ekmekle yemek düştü :-) .Şu anda zor nefes alsamda genede yazımı yazmaya son derece kararlıyım:-)

Malzemeler ;
- 250 gr. civarı kaşar peynir ya da dil peyniri (mıhlama peyniri aslında farklıdır ama her zaman bulmak mümkün değil )
- 100 gr. kadar tereyağı
- 4 dolu servis kaşığı un ( benim bildiğim yöre un ile yapıyor ve mısır unuyla yapılana kuymak diyor , bende unlu olanı çok sevdim )
- 2 büyük baş soğan ( çok küçük yemeklik doğranmış , birçok kimse soğanlı bilmiyor , ama soğan yağın ağırlığını alıp çok lezzet veriyor )
- su

Yapılışı:
Unu yapacağımız tavanın içine ( biz çelik tava kullandık ama Sema Tyeze bakır sahanda yapıyor daha güzel oluyor ) koyup yayıyoruz , sonra üzerinden çıkacak şekilde soğuk su ilave edip unun topaklanması bitene kadar karıştırıyoruz. Ocağımızı kısık derecede un suyu ile kıvamlanıncaya kadar karıştırıyoruz, eğer çok katı bir hale gelirse üzerine çok az sıcak su ilave edilebilir.Bozadan biraz daha sert kıvamına gelince karıştırmayı bırakıp bir süre çok kısık ateşte pişiriyoruz.
Bu arada bir tavada tereyağımızın yarısını eritip doğardığımız soğanları karıştırarak pişiriyoruz.
Pişen unun üzerine şerit şeklinde doğardığımız peynirleri serpiştiriyoruz ve karıştırmadan peynirler yumuşayana ve uzama kıvamına gelene kadar kısık ateşte tutuyoruz , ara sıra çok hafif tahta kaşık ile alttan alttan karıştırıyoruz .Özellikle pişerken çok karıştırılmaması gereken bir yemektir. Peynirler uzamana kıvamına gelince kavurduğumuz soğanları üzerine yayıyoruz , bu arada ocağımız hala kısık durumda , tencereminizn dibi hafif tutabilir ama buda mıhlamanın güzel taraflarındandır , tavanın dibini sıyırmak çok zevkli oluyor:-).En son olarak kalan tereyağı eritip üzerine döküyoruz ve sıcak sıcak servis yapıyoruz.

Tabaklara almak yerine tencereden yemek en lezzetlisi bu da benden bir öneri , ama çok sıcak oluyor benim bugün yaptığım gibi dilinizi yakmayın aman dikkat :-))

Şimdi mıhlama yiyip tarifini verdikten sonra bir Karadeniz gelini olarak birazda oralardan bahsetmezsem çok ayıp olacak :-)) ;

Karadeniz yöresinin çok sevilerek yenilen yemeği mıhlama ,özellikle yayalarda ve ormanda tüm gün çalışanlara enerji veren ve uzun süre tok tutan bir yiyecek. Kullanılan tereyağı miktarı hiçde azımsanacak ölçüde değil ama onların iş gücünü ve çalışma saatlerini düşünürseniz tüketilen yağ hemen eriyip gidiyor.

Sabah daha karanlıkken kalkıp ineklerini ahırlardan çıkartıp otlatmaya götüren teyzeler dere tepe demeden tüm gün onlarla birlikte dolaşıyorlar , yeri geldimi çalı çırpı topluyor , bostanlarıyla ilgileniyorlar , tabi bu arada çoluk çoçuğuda düşünüp yemeklerini hazır ediyorlar.İşte mıhlama onlar için hem kolay hemde besin değeri çok yüksek bir yiyecek , tercih edilmesinin yegane sebeplerinden biriside bu tabiki.
Aslında genel olarak yayla ve dağlık bölgelerde yaşayan Karadeniz'lilerin işi çok zor.

karadeniz daglar

Bu uçsuz bucaksız dağları ve ormanları dolaşmak kolaymı ? Tatil amaçlı ise çok kolay ve zevkli ama yaşamak için ise o zaman zorluğu söz bile edilemeycek kadar çok.

köprü

Bu asırlar öncesi yapılmış köprülerden geçerek yollar bulmak kolaymı ? Tatildeyken " aa ne güzel , hemen üzerine çıkıp fotoğraf çektirelim " demek çok kolay ve zevkli .Ama sürüsüyle yaşlı bir teyzenin onun üzerinden karşıya geçmesi hiç kolay değil.

su düşen

Peki nereye gideseniz gidin her yolda sık sık karşılaşılan ve dağdan araba yoluna akan bu şelalerin durumu ? Gezi sırasında muhteşem bir manzara ve ses ama suların akışı sebebi ile yollara düşen kaya parçaları yüzünden yaşanabilecek tıkanıklar ve acil olabilecek her türlü sağlık ve benzeri olaylara engel teşkil etmesi yöre halkının zorluklarından bir tanesi.

Ama şu da bir gerçek ki gittiğim onca zaman içersinde bir kişiden bile yaşadıkları çevrenin ve doğanın engel ve zorluklarıyla alakalı bir tek şikayet duymadım.
Çünkü onlar yaşadıkları yerlere aşık insanlar ve yaşadıkları yerlerle var olan insanlar.
Ne mutluki Karadeniz'li olmasam bile onların içinde var oluyorum.

Bir mıhlama tarifinden konu nerelere geldi:-)
Bir kaç fotoğraf daha paylaşıp bu konuyu kapatıp dışarda yağan kar ile ilgili yeni yazıma geçeceğim:-)

evler elevit
Elevit Yaylası ve evleri.

testere ev
Bu ev bir zamanlar TV de haberlere bile konu olmuş olan Elevit'ten aşağıda inerken yol üzerinde bir zamanlar iki kardeşe ait olup ama aralarındaki anlaşmazlık sebebi ile bir tanesinin evi ortadan ikiye hızarla bölüp kendi hissesine düşeni yenilediği evdir :-) güldüğüme bakmayın orada herkes gülüyor bu olaya:-))

ev
Dağlara karşı yapılmış yayla evi - Elevit.

balıkçı
Evimizin hemen yakınında yer alan Alabalık Çiftliği .

alabalık
İşte gerçek dere alabalığı.

evin penceresi
Evimizin yanında bir manzara.

sabahki manzara
Ve bu da sabah uyanıp perdeyi açtığımda gördüğüm manzara. istanbul'un keşmekeşinden sonra böyle bir manzaraya uyanmak müthiş birşey.
Tek kusur her yerde olan elektrik telleri , ama onlarda hayatımızın olmazsa olmazları ne yapalım:-)

Sağlıcakla kalın.

17 Ocak 2010 Pazar

Julie&Julia

Biraz önce seyrettiğim flim hakkında bilgileri sizlerle paylaşmak istedim.
Özellikle yemek blogu olan herkes seyretmeli , çok zevk alacağınıza eminim.


6757kykykkk

Tür : Dram / Biyografi
Gösterim Tarihi : 16 Ekim 2009
Yönetmen : Nora Ephron
Senaryo : Nora Ephron , Julie Powell (Kitap) , Julia Child (Kitap) , Alex Prud’homme (Kitap)
Görüntü Yönetmeni : Stephen Goldblatt
Müzik : Alexandre Desplat
Yapım : 2009, ABD , 123 dk.
Oyuncular :Amy Adams (Julie Powell) , Stanley Tucci (Paul Child) , Chris Messina (Eric Powell) , Linda Emond (Simone Beck) , Helen Carey (Louisette Bertholle)
Konu :İki gerçek hikayeye dayanan film, zaman ve mekan olarak ayrı olsa bile hayatları iç içe geçen iki kadının, tutku ve cesaretle hiçbir şeyin imkansız olmadığını anlatıyor.
Julie & Julia, 4. Rome Film Festival’in kapanış filmi olacak.

http://www.sinema.com/makale/37-8379/julie-julia-16-kere-meryl - aşağıda alıntıyı bulabilirsiniz.

Julie Powell, 11 Eylül sonrası psikolojik destek vermek için kurulan bir çağrı merkezinde çalışmaktadır. Bütün gün yakınlarını kaybedenlerin acılarını dinleyerek onları rahatlatmaya çalışır. Bu ağır yükün altında hayatını sorgulamaya başlayan Julie, hayatına bir ren katmak için Amerika’nın en ünlü aşçısı ve TV programcısı Julia Child’ın kitabındaki beş yüzün üzerindeki tarifin hepsini bir yıl içinde yapmaya karar verir. Bunu yaparken de bir blog açarak günlük tutmaya başlar. Bu blog bir süre sonra en fazla tıklanan bloglar arasında ilk sıraya yerleşir ve Julie, 21. yüzyılın Julia Child’ı olmaya başlar. Film bir yandan Julie’nin bu yemek yapma macerasında başından geçenleri gösterirken, bir yandan da Julia Child’ın Fransa’da kocasıyla yaşadıklarını ve aşçı olmaya karar verdiği dönemi bize anlatıyor. İki kadının paralel öyküsü bir şekilde kesişiyor ve orta sınıf hayatı yaşayan evli iki kadının hayata nasıl yemek yaparak tutunduğunu bize anlatmaya çalışıyor.

Nora Ephron, iki kadının hayatını paralel bir şekilde kurgulayarak Julia Child’ın Amerika’ya yemek yapmayı öğreten kadın olarak bir fenomene dönüşmesini ve bu fenomenin Julie karakteri üzerindeki yansımalarını anlatıyor. İkisi de anlayışlı ve özverili kocalara sahip olan bu iki kadın, farklı zamanlarda yaşamış olsalar da benzer zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. Hayatlarını anlamlandırmaya çalışıyorlar, neredeyse faşizan uygulamaların yaşandığı Amerikan tarihinden iki farklı zamanın sıkıntısını çekiyorlar. Yönetmen iki zamanı ve iki kadını bir araya getirirken, dönemin toplumsal ve politik durumlarını tasvir etmeye çalışıyor. Bunu yaparken maalesef oldukça yüzeysel sularda geziniyor ve söylemini güçlü bir şekilde perdeye yansıtamıyor. Bu yüzden film seyirciye eğlenceli bir iki saat sunsa da, tatmin edici olmayı başaramıyor. Filmin akılda kalan tek öğesi sadece harikalar yaratan Meryl Strep oluyor.

OSCAR’A DOĞRU DURUM RAPORU

Film, Amerika’da yazın vizyona girdiğinde hem oldukça iyi eleştiriler aldı hem de iyi bir gişe hasılatı elde etti. Sonuçta film Amerika’lılar için çok önemli bir figür olan Julia Child’ın bir nevi biyografisi olarak konumlandırıldı. İlk defa 10 en iyi film adayının olacağı bu sene film bu listeye bir şekilde girebilir diye düşünülmeye başlandı. Her ne kadar bu çok zor bir ihtimal olsa da ödül sezonunun ne getireceği hala belli değil.

Filmin ödül avındaki asıl büyük kozu Meryl Streep. Katherin Hepburn’ün adaylık rekorunu çoktan kıran ve iki tane de Oscar heykelciği bulunan Streep’in artık üçüncü bir Oscar’ı çoktan hak ettiği düşüncesinde hemen hemen herkes hemfikir. Modern Amerikan tarihinde önemli bir figürü başarıyla canlandırıyor olması ve karakteri incelikli bir şekilde boyutlandırması Streep’in en büyük avantajı. Hem fiziksel olarak değişimi, hem ses tonunu kullanımı ve oyunucunun çok sık görmediğimiz komedi yönünü abartısız bir şekilde ortaya koyması aslında Oscar’lık bir tablo çizdiğinin de bir göstergesi. Bu sene belki de en zayıf kategori olan kadın oyuncu kategorisi neredeyse beş aday çıkaramayacak kadar kötü bir sene geçiriyor. Bu durumda Streep’in adaylığı zaten tartışılmaz bir noktada, asıl soru ödülü alıp alamayacağı. “An Education” filmindeki rolüyle büyük övgüler alan Carey Mulligan ve “Precious” filmiyle hem eleştirmenler hem de seyirci üzerinde büyük bir etki bırakan Gabourey Sidibe şu an için Streep’in en büyük rakipleri konumunda. Bu sezon ödüllerin bu üç performans arasında dağılacağı tahmin ediliyor. Bir de Streep’in yine bir başka kadın yönetmenle olan çalışması, Nancy Meyers imzalı “It’s Complicated” filmi yıl sonunda vizyona girecek. Streep bu yılı iki müthiş performansla kapatarak yarışta bir adım öne geçebilir. Bakalım 7 Mart akşamı yaşayan efsane Meryl Streep uzun süredir beklediği üçüncü Oscar heykelciğnii koleksiyonuna ekleyebilecekmi?

Sağlıcakla kalın.

12 Ocak 2010 Salı

Hamsili Pilav

Sanırım geçen sene Hamsili Pilav'ın tarifini vermiştim ama şu sıralar hamsiler çok güzel olduğu ve bende gene yapmaya başladığımdan tarifi tekrar etmek istedim.
Üstelik bu sefer adım adım tarif vereceğim , ne şans ki bazı aşamalarında fotoğraflarını çekmişim :-)

Hamsili pilavın pilavı

Bu sefer malzemeleri liste halinde değil , fotoğraflarla birlikte anlatarak vereceğim. 2 su bardağı pirinci iyice yıkıyoruz ve suyunun süzülmesi için süzgeçte bırakıyoruz.
Öncelikle 1 çay bardağı kadar çam fıstığını 1/2 çay bardağı kadar zeytinyağında pembeleşene kadar kavuruyoruz. Sonra parçalayacıdan geçirdiğimiz orta boy 4 ya da 5 adet soğanı fıstıklara ilave edip iyice pişiriyoruz. Daha sonra baharatlardan , karabiber , yenibahar , 2 tatlı kaşığı kadar kuru nane , tuz ve bir müddet sıcak suda bekletip şişen 2 çorba kaşığı kadar dolmalık üzümü ilave ediyoruz . Bu karşıma süzgeçte bekleyen piricimizide ekleyip çok az kavuruyoruz . Yaklaşık 1,5 su bardağı su koyup pilavımızı pişiriyoruz.

Hamsili pilavın 2 etabı

Pilavımız demini aldıktan sonra dibini yağladığımız fırın kabımıza biraz mısır unu serpiyoruz ve kılçıklarını çıkartarak temizlediğimiz yaklaşık 2 kilo hamsimizi çiçek şeklinde sık aralıklarla diziyoruz . Dizerken kenarlarda dik olacak şekilde hamsileri yerleştiriyoruz. Daha sonra pişirmiş olduğumuz pilavı hamsilerin üzerine boşaltıp iyice yerleştiriyoruz.
İlk olarak yanlara dik olarak yerleştirdiğimiz hamsileri pilavın üzerine kıvırıyoruz daha sonra fotoğraftaki gibi çiçek dizimine başlıyoruz.

Not : Vermiş olduğum ölçüler büyük boy yuvarlak Borcam için yeterli miktardadır .

Hamsili pilavın 3 etabı

Tüm hamsileri hiç boşluk kalmayacak şekilde çok sık hatta üst üste gelecek şekilde diziyoruz. Sık olmasının amacı pişerken açılma yapacakları için pilavın ortaya çıkmaması.

Hamsili pilavın 4 etabı

Üstüne çok az zeytinyağ gezdirip mısır unu serpiştiriyoruz ve 190 derecelik önceden ısıtılmış fırına koyuyoruz.

Hamsili pilavın 5 etabı

Yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi kızarınca fırından çıkartıp pasta gibi kesip dilimleyerek servis yapıyoruz.

Sağlıcakla kalın.

11 Ocak 2010 Pazartesi

Tavuklu Pilav ve Tavuklu Salata

tavuklu pilav

Hemen hemen hepimizin severek yediği pilavlardan bir taneside tavuk suyuna tavuk parçalı pilavdır. Şimdi bu pilavın tarifine ne gerek var diyenlere bundan 10 sene önce pilav yapmayı beceremeyen benim gibiler olabilir diye yardımcı olmak adına veriyorum:-)
Yanılmıyorsam daha önceki zamanlarda buna benzer bir tarif vermiştim ama bir kere daha vermenin bir zararı olmaz:-)

Malzemeler ( 5-6 kişilik )
- 3 adet tavuk budu
- 2 su bardağı pirinç
- 2 su bardağı tavuk suyu
- istenildiği kadar tuz

Tavukları düdüklüde pişiriyoruz . Pirincimizi 1 saat kadar sıcak suda bekletiyoruz , daha sonra iyice yıkıyoruz ve tavuk suyu , pirinç ve tuzumuzu ilave edip tencerenin kapağını kapatıp kaynamaya bırakıyoruz . Kaynamaya başlayınca ocağımızın altını kısıp kemiklerinden ayırdığımız tavukları pilavın üzerine yerleştirip tencerin kapağını kapatıp suyunu çekene kadar pişiriyoruz.
Piştikten sonra ocağı kapatıp , pilavın üzerine bir havlu kapatıp demlendiriyoruz.
Ben tavuk suyu olunca başka yağ kullanmıyorum , tavuğun yağı yeterli geliyor, bu sebep ile pirinci kavurmadan pilavı yapıyorum.

tavuklu salata

Tavuklu pilavın yanına eş olsun diye birde tavuklu salata tarifi vermeden geçemedim:-)
Tarife ne gerek var diyeceğim ama en azından eklediğim havuçların öncelikle zeytinyağında bol soğan ve sarımsakla piştiğini eklemek isterim. Kıvırcık ve rokanın üzerine zeytinyağlı havuç , tavuk budu parçaları ve ceviz. Üzerine sos olarakta limon, sirke ve zeytinyağı karışımı.
İnanın çok lezzetli oldu :-)

Sağlıcakla kalın.

10 Ocak 2010 Pazar

Yumurtalı Fasulye Kavurması

Fasulye Kavurması

Çocukluğum boyunca çok severek yediğim yemeklerden birisidir. Tek sevmediğim yanı annem maydanozda eklerdi , ama artık ben yaparken koymuyor . Maalesefki hala maydanoz ile anlaşamıyorum :-)
Çok basit ama o derecede lezzetli bir yemek çeşidi , en azından fasulyeye değişik bir tat katıyor:-)

Malzemeler;

- 1/2 kilo taze fasulye
- 1 büyük boy kuru soğan - ay şeklinde doğranmış
- 2 yumurta
- tuz , kırmızı pul biber
- zeytinyağı

Buharda pişirdiğimiz istediğiniz boyda kesilmiş fasulyeleri , zeytinyağında kavrulmuş soğanlara katıp üzerine ymurtaları kırıp çok bulamaca çevirmeden hafifçe karıştırarak pişiriyor . Daha sonra tuz ve baharatını katıp ocağımızı kapatıyoruz ve servise hazır hale getiriyoruz.

Sağlıcakla kalın.

4 Ocak 2010 Pazartesi

Bir Fincan Kahvenin 40 Yıl Hatırı Varsa , Ya Fincanların ?

kalp fincan

Uzun seneler önce Türk kahvesi alışkanlıklarım arasındaydı , özellikle öğlen yemekten sonra sigaramı yakınca , ya da canım istediği zaman gene sigarımın yanında . Ama ne zamanki sigarayı bıraktım " 8 sene bitmek üzere " kahve alışkanlığımda onunla birlikte bitti gitti .
Sakın üzgün olduğumu düşünmeyin sigarayı bırakmam hayatımdaki en önemli kararlardan biriydi , insan kendini sigara içerek bile bile ancak bu kadar zehirliyebilir . Bırakmaya karar verişim saniyelerle sınırlı diyebilirim , sorumluluğunu taşıdığım kızım için bıraktım , ilerde sigara sebebi ile ne kendim acı çekmek istdim ne de çevremdekilere acı çektirmek. Tabiki ne olacağımız bilenmez ama bunun önlemlerini almak için aklımıza kullanmak o kadar da zor değil . Neyse konumuz sigara değildi , sadece kahvenin hayatımdan ne şekilde çıktığına dair ufak bir bilgi vereyim derkem sanki ders veriyormuş gibi oldum :-)

Etrafıma baktığım zaman inanılmaz bir fal merakı ve bu merakın içinde bende fal bakan olarak bulunmam " tabiki öğle tatillerinde neşeli zaman geçirmek adına bakılan eğlenceli fallar , öyle ciddiye falan almayın :-))" , ve çok kimsenin Türk kahvesine olan düşkünlüğü beni neden bende içmiyorum düşüncelerine sevk etti.

Hatta geçen haftasonu Kadiköy'deki Kurukahveci Mehmet Efendi'den 250 gr. kahve alıp bir başlangıç bile yaptım , ayıptır söylemesi daha önceden alınan kahveyi yapmaya kalktığımız ne köpük ne tat ne de koku kalmadığı için bir bakıma yenilemeye mecbur oldum:-)
Aldığım kahveyi yarı yarıya arkadaşım Özlem ile paylaştım çünkü ikimizde kahve düşkünü olmayan ama bu konuda birbirimizi destekleyerek bu alışkanlığı kazanmaya çalışmaya karar vermiş kişileriz :-)

Yılbaşı öncesi Eminönü'ne gittiğimde oradaki Kurukahveci Mehmet Efendi'nin önündeki nerdeyse 50 kişilik kuyruğu görünce Özlem'e " Türkiye'nin yarısı kahve içiyor artık bizimde kesin içmemiz lazım " dedim :-))

Kahve tutkunu olana sevgili arkadaşım Nursen'e hep özenmişimdir , sabah işe gelmeden evde kahvesini yapıp içer , sonra eve gidince keyif kahvesini yapar , belli ilerde bende öyle olurum bellimi olur , hem bize geldiğinde artık kendi kahvesini yapmasına gerek kalmaz ben ona kendi ellerimle kahve yaparım :-))

kalp kahve

Şimdi Nursen bu fotoğrafı görünce neden kahve yapmaya heveslendiğimi anlayacak , eee artık kahve yapmak çok kolayda ondan :-))

Fotoğraftaki güzel kahve makinasını sevgili arkadaşım Ayla yılbaşı hediyesi olarak bir tane bana bir tane de Özlem'e aldı . Alışkanlık edinmeye karar vermiş kişilere bilmeden alınan ve işe yarayan en güzel hediye :-)
Yapımı çok kolay köpük deseniz harika , temizliği çok kolay . Şimdi ateşte bakır cezvede yapılanın tadı farklı diyebilirsiniz , ama benim gibi yeni başlayanlar için son derece pratik :-).
Ama dikkatiniz çekmek istediğim diğer bir konuda güzel fincanım , sevgili Ayla kalp şeklindeki 2 şer fincanı da eşlerimize hediye etti , kalplerimiz bir olup karşılıklı kahvenin keyfini çıkartmamız için.
Çok sağol arkadaşım hediyemi çok beğendim .

Bu arada Sertap Erener'in son CD si harikaymış Nursen'cim akşam eve gelir gelmez başladım sanırım peş peşe 5 kere dinledim , çok teşekkürler :-) .

Aaa şimdi Özlemciğimin hediyelerini saymazsam çok ayıp olur , öncelikle tencerede pilav çok güzel oluyor , adete pirinçler dans ediyor , hele şallarımın o halkalarda duruşu muhteşem muhteşem ,artık kutunun içindeki esaretten kurtuldular nelerim var görebiliyorum, çok teşekkürler:-)))

Türk kahvesinden nerelere geldim:-))

Verdiğim başlıkla ilgili bir kaç fotoğraf ve yazı ile devam etmek istiyorum.

boyutlu fincan

İnsanların hayatında belli başlı eşyalar vardır ki çok önemlidir ve saygı duyarak kullanılırlar.
Her ne kadar kahve tiryakisi olmasam bile evimdeki fincanlar işte onlardan bazılarıdır.
Yukarıdaki fotoğraftaki fincan yaklaşık 20 sene önce yani epey gençken:-) ziyaretine gitmiş olduğumuz çok kıymetli kişiler tarafından bana, sevgili Oya'ya ve Semra'ya hediye edilmiş fincanlardır. Ara sıra Semra ile konuşunca aklımıza gelir , kendiside hala sevgi ile kullandığını söyler. Hatta geçen cumartesi günü Moda'da yürürken bu güzel fincanları hediye eden hanımefendinin eşini gördüm ama o an emin olmadığım için konuşmadan yanından geçtim , sanırım o da beni tadını epeyce baktı , neyse bir dahaki sefere görürsem emin olacağımdan konuşup hatırını sorarım.
Bu arada fincanın altındaki el işide sevgili anneme ait , bu sıralar dantel merakım olduğu için seneler önce yapmış olduğu evinde ne kadar dantel varsa toplayıp duruyorum ve değiştire değiştire kullanıyorum :-) Seneler boyunca dantelden ve örtüden nefret eden bana ne olur anlamıyorum :-)

el işi fincan

El işi her zaman her zaman ne kadar değerlidir değilmi ? İşte onlara en güzel örneklerden bir tanesi . Uzun seneler sadece süs olarak kullandığım hatta bazen ne gereksiz diye düşünüp birilerine vermeyi düşündüğüm daha sonra dolabın içinde saklı kalan güzelim fincanım.
Ama artık edinceğim alışkanlıkla bu fincanımıda hizmete sokacağım ve benliğine kavuşmasını sağlayacağım , yaklaşık 23 sene sonra dehlizden çıkmış gibi olacak , sanırım biraz abartılı bir tabir oldu ama güzelde oldu :-)

eşimin fincanı

Şu renklerin güzelliğine bakın ,.Bu fincan eşimin çeyizinden , bu tabiri kullanıyorum çünkü bu tanımlamayı kendisi sık sık kullanır :-))
O kadar inceki neredeyse içinden bakınca dış taraf görünecek düzeyde bir inceliğe sahip.Çok sevdiğim fincan tiplerinin balında geliyor , son derece zarif .

cok eski fincan

İşte benim için manevi değeri çok yüksek olan fincanım sadece 3 adet var ama gözüm gibi denir ya gerçekten gözüm gibi bakıyorum . Eskilik derecesini bilemiyorum ama epey eski olduğuna eminim.Bu fincanımda çok ama çok ince porselenden yapılmış.

Özlem'cim geldiğinde ilk önce özellikle bu fincanımla kahve sunacağım karşılık içeceğiz , böylece hem kahvenin kırk yıllık hatırını gerçekleştiririz hem de içilen fincanın .

Sağlıcakla kalın.