30 Kasım 2008 Pazar

Sıcak Bir Buluşma - Tünel

Bugün uzun zamandır görüşemediğim çok sevdiğim dostum ve arkadaşım Burcu ile buluştuk. Eskiden aynı yakada otururduk ve hemen hemen her cumartesi günü Bağdat Caddesi sefamız olurdu ve mutlaka Şaşkınbakkal'daki Schlotzky's Deli de Orginal Sandwich yiyip uzun uzun sohbet ederdik. Eee sonrası tabiki ufakta olsa alışveriş her bayan gibi :-))Ama şimdi farklı yakalarda oturduğumuz ve yoğun iş temposunda olduğumuz için çok sık görüşemiyoruz , ama görüştüğümüz zaman bıraktığımız yerden devam ediyoruz:-))
Dün aniden verilen bir karar ile önce Sultanahmet civarında buluşmaya karar verdik , ama maalesef ben Bostancı-Göztepe civarlarında E5 trafine mağruz kalınca ( bilginiz üzere az olan alışveriş merkezlerine bir tanede Optimum Outlet eklendi buda zaten var olan trafiği nerdeyse üç katına çıkardı ) buluşma rotamız Taksim'e çevrildi. Üsküdar-Beşiktaş hattından kısa bir zamanda Taksim'e ulaştım ve İstiklal Caddesi'nin o muazzam ama o derecede güzel olan kalabalığını geçerek Tünel'e vardım ve sevgili arkadaşım Burcu ile buluştum.
Nerede oturalım diye düşünürken The House Cafe 'de karar verdik , çokta iyi etmişiz , çok ucuz bir mekan değil ama sıcak bir ortam , özellikle bizim oturduğumuz cam kenarı çok güzeldi diyebilirim. Yiyecek ve içecek konusunu tamamen Burcu'ya bıraktım çünkü mekan onun mekanıydı :-) .Yiyecek kısmını anlatmıyorum " çünkü fotoğrafını çekemedim:-( " ,lezzeti mükemmeldi.
Ama içeceği paylaşmadan geçemeyeceğim.
İşte görmüş olduğunuz bu güzelliğin adı " Light Naneli Limonata " aslında meyva bardağı da denebilir :-) Lezzeti çok güzel ve değişik , bol buzlu ve içerken içinizi ferahlatıyor. Eminim sıcak yaz günleri için en ideal içeceklerden bir tanesi.
Bunu en kısa zamanda evde deneyeceğim ama önce bu boyutta bardak almam lazım. Şimdi eşimin " yaa zaten hiç bardağımız yok iyi olur " dediğini duyar gibiyim:-))
Uzun uzun sohbetimiz sonucunda bir Tünel klasiğimiz haline gelen Lale Plak'a girdik . O küçücük mekan içinde öyle zenginlikler barındıyorki ancak görmeniz gerekir kelimelerle anlatılacak gibi değil. İçinde bulunan kişiler ne aradığınıza ve istediğinize her zaman yardımcı olan kişiler . Bu ilgi ve alaka sevgili Burcu'nun tadıkları olması sayesinde değil , dışardan gelen ve tanımadıkları müşterilere de aynı özeni gösteriyorlar .
Dünya ve Geleneksel Türk Müzikleri dışında esas olarak bir Klasik Müzik ve Caz zenginliği. Çekmecelerden çıkan her CD ayrı bir güzellikte , insan maaşı alıp sonrada gelip burayamı yatırsam diye düşünebilir:-)
Yukarıda fotoğrafta gördüğünüz, besteci Can Atilla' ya ait son çıkartmış olduğu CD . Bundan önceki 2 CD sini severek dinliyorum " Sultanlar Aşkına" ve " Aşk-ı Hürrem" . Bu CD ile ilgili geçenlerde bir yazı okumuştum ve ne zamandır almayı planlıyordum , bugün Lale Plak'tan bu CD'yi edindim. Bu CD'nin müzikleri ilk Türk Bale'si olan Çağrı için Can Atilla tarafından bestelenmiş ve Mersin Devlet Opera ve Balesi tarafından sahneye konulmuş. İstanbul' a gelirse , umarım haberdar olurum , kesinlikle kaçırmak istemem . Müzikler çok hoşuma gitti , dinlemeye değer bir yapıt.
Lale Plak'tan çıkıp eve dönüş yoluna İstiklal Caddesi'nden geçerek devam ettik. Ama Beyoğlu'na gelipte aşağıda fotoğrafı bulunan çocukluğumdan bugüne gelen tarihi Beyoğlu Çikolatası almadan eve dönülürmü , hele evde çikolata delisi bir eş beklerken :-)
Aslına bakarsanız lezzeti şu anda marka olarak marketlerde bulunan bazı çikolatalar kadar güzel değil ama nedendir bilinmez sanırım bende Beyoğlu ile bütünleştiği için ayrı bir yeri vardır. Bildiğim kadar ile bu çikolata 1950'lerden beri satılmaktaymış , eeee o zaman gerçekten tarih. Satıldığı yerler ise küçücük ve tepeleme özellikle fındıklı ama azda olsa fıstıklı çikolata ile dolu büfe tarzında dükkanlardır. Bu dükkanlarda hemen hemen başka satılan hiç birşey yoktur . Bu çikolataların ayrı bir özelliği de İstiklal Caddesi haricinde hiç bir yerde satılmamasıdır , en azından ben başka hiç bir yerde görmedim.
Çikolatamı da aldıktan sonra Burcu beni Beşiktaş dolmuşlarına kadar , başka bir yere gitmeyeyim diye :-) , bıraktı.
Canımcım en kısa zamanda tekrar çok güzel bir gün geçirmek dileğiyle.

Sağlıcakla kal.

29 Kasım 2008 Cumartesi

Ezogelin Çorbası

Uzun zamandır yapmak istediğim ama nedense Ezogelin Çorbası kebapçılarda lezzetli olur düşüncesiyle evde uygulamadığım bir çorbaydı. İlk olarak geçen hafta yaptım ikinci olarak da bugün. Tam olarak tarifini sevgili arkadaşım Nur verdi, aslında sarımsakta konulabileceğin kendisinin eklediğini söyledi ,ama ben iki seferdir de sarımsak kullanmıyorum, nedense sarımsağı çok sevmeme rağmen bu çorbaya tatmamış olsam bile yakıştıramıyorum, insan bazen sabit fikirli olabiliyor :-)

Malzemeler;

- 1 su bardağı kırmızı mercimek
- 1 çay bardağı bulgur
- 1 orta boy soğan ( yemeklik doğranmış )
- 2 adet yeşil sivri biber
- 1 adet orta boy domates
- 1 çorba kaşığı domates salçası
- 1 tatlı kaşığı biber salçası
- 2 çorba kaşığı kadar zeytinyağı
- 2 çorba kaşığı kadar tereyağı
- Bol nane
- Kırmızıbiber
- İstenildiği kadar tuz

Soğanları zeytinyağında hafifçe solana kadar kavuruyoruz, içine doğramış olduğumuz sivri biberleri ve domatesleri atıp ocağı kısık konuma getirip tenceremizin kapağı kapalı halde bir müddet pişiriyoruz. Tenceredeki malzememize domates ve biber salçasını katıp bir süre karıştırıyoruz. Bu malzemelerin üzerine yıkamış olduğumuz mercimek, bulguru, tuzu ve üzerinden çıkacak kadar su ilave edip pişene kadar kısık ateşte kaynatıyoruz. Suyunu çekeceği için ara sıra sıcak su ilave etmek gerekiyor. Başka bir kapta tereyağını eritip yaklaşık 2 çorba kaşığı nanemizi yağa ilave edip çok yakmadan ,çok düşük derecede parçalayıcıdan geçirilmiş olan çorbamıza ilave diyoruz.
Servis sırasında da çorbamızı gene tereyağında kızdırdığımız nane ve kırmızıbiber ile süslüyoruz.

Sağlıcakla kalın.

Kahverengi Domatesli Salata

Geçen pazar günü haftalık alışveriş için markete gittiğimizde bugüne kadar hiç görmediğim bir domates cinsi ile karşılaştım. Bu domatesin gerçek adını bilmiyorum , zaten markette de sadece domates diye adlandırmışlardı. Bu yazımı yazmadan önce internetten araştırıyım dedim ama net olarak bir bilgiye rastlamadım , bazı sayfalar Kırım domatesi , bazıları siyah bazıları da kahverengi domates diye bahsediyor . Bana kahverengi daha güzel geldiği için ben Kahverengi Domates diye adlandırdım.

Dokusu epey sert ve hala dolapta 2 tane var ve hiç yumuşamadı , bu da aklıma hormon katkılımı acaba diye bir soru getirmiyor değil aslında. Neyse bir kere denemekten birşey olmaz gibi bir düşünce ile içimi rahatlatabilirim :-)Dış görüntüsü çok dekoratif , fotoğrafta çok net belli olmayabilir ama koyu kırmızı zemin üzerine kalın ama düzensiz kahverengi çizgiler mevcut , boyutu kiraz domesteler gibi ama kabukları onlardan daha sert .

Bu değişik domates yeşillik , peynir ve ceviz karışımında ise akşam yemeği salatam oluverdi :-) Ve her zamanki gibi eşim bir lokma bile almadan koskoca kase salatayı ben bitirdim , yakında meee diye ortalarda dolaşabilirim :-)

Sanırım arife tarif gerekmez , fotoğtaf herşeyi anlatıyor , ama salatalarınızda mutlaka sızma zeytinyağı kullanmanızı öneririm . Ben yaz tatlimiz sırasında Cunda Adasında bulunan Has Zeytincilik'ten ( buradan hemen hemen her sene alırız , hatta kargo ile bile yolluyorlar ) almış olduğım sızma yağı kullanıyorum .ilk 5 lt.lik tenekem bitti , 2. kutu kullanıma açıldı , o da bitince telefon ile isteme zamanı geliyor:-)

Sağlıcakla kalın.

28 Kasım 2008 Cuma

Bir Doğum Günü Yemeği - Maria'nın Bahçesi

Biz 5 arkadaş yaş günlerimizde gece ya da gündüz toplanıp değişik mekanlarda yemek yiyoruz - ee tabi yaşgünü sahibi de hepimizin vermiş olduğu ufak bir mebla ile epey seviniyor:-) . Dün akşam daha önce arkadaşlarımızdan birisinin çokca gittiği ama uzun zamandır uğramadığı , atmosferini seveceğimizi söylediği bir mekana gittik.Burasını daha önceleri sahil yolundan geçerken " genelde Özlem'lere giderken :-)) " görüyordum ama hiç gitmemiştim.
Yer Anadolu yakasında Küçükyalı sahilinde , Maria'nın Bahçesi . Bu güzel restaurantın sahibesi Maria Ekmekçioğlu ,Bayan Maria'yı görme fırsatımız olmadı ama arkadaşım mutfaktan etrafın dekorasyonuna kadar kensinin ilgilendiğini , hatta bir garsona kendisini sorduğumuzda mutfakta olduğunu söyledi.
Mekan olarak tam bana hitap eden şıkırtılı bir yer , sanırım benim ruhumda şıkırtılar var ve ilerleyen yaşımda tam bir kokoş olacağım:-))

Etraf tam yılbaşı gibi süslenmişti . Fotoğrafta görünen şöminen başında kaç tane fotoğraf çektirdik bilmiyorum:-)) Bahçeden ilk girişte kocaman fanus içinde üzerine karlar yağan bir Noel Baba karşılıyor size ilerledikçe yılbaşının tüm ihtişamlı süsleriyle içeri giriyorsunuz.Her masaya koskocaman canlı topraklı çiçekler konulmuş , ama en zarifi bizimkiydi çünkü bizim masamızda orkide vardı .-))Masa düzeni çok sıcak , kullanılan tabaklar sıradan değil masa örtüsü ile aynı renkleri taşıyor.

Sanırım artık yavaş yavaş karnımızı nelerle doyurduğumuz konusunda küçük notçuklar vermenin zamanı geldi. İşte en can alıcı konu:-))Yukarıdaki fotoğraf tabağıma ilk aldıklarım , hepsi Ege ve Girit usulü yapılmış ve lezzetlerini gerçekten çok beğendim .Önde sağda bulunan Midyeli Lahana Dolması , daha önce ne duydum ne de yemiştim .Sağ yukarda Girit Usulü Pilaki , lezzetli. En tepedeki Kabak Çiçeği Dolması , zaten sevdiğim bir lezzet , ama evde yapabilme gibi bir şansım maalesefki yok. Ortada İsli Peynir, çok severim ama benim için çok tuzluydu . Sol yukardaki Marine Fener Balığı , müthiş . Ve sol aşağıdaki Girit Dolması , Maria'nın web sitesinden sizler için tarifini aldım ;
GİRİT DOLMASI
MALZEME;1 kg kırmızı Florinis biber
6 adet bostan patlıcan
1 Kahve Fincanı Zeytinyağı
Limon
Tuz
HAZIRLANIŞI;
Florinis biberler ateşte közlenir.
Patlıcanları közlüyoruz.
Patlıcanları soyup biberleri dolduruyoruz.
İlk tabak bitiminden sonrakiler :-) Çok lezzetli bir salata -servisi ben yaptım belkide onun için lezzetlidir:-)) ve yanında Mantarlı Tereyağında Karides . Buna fazla denecek bir şey yok , yemek ve tatmak lazım :-)

Her ne kadar bu fotoğrağ flu çıkmış olsa bile paylaşmak istedim. Bu güzelim Ot Tabağındakilerin lezzeti harikaydı. Özellikle en önde gözüken Zaho Otu , sadece ot değil içinde kuru incirde vardı ve tadı çok değişik ve güzeldi. Zaho Otu Ege'ye mahsus olan bir otmuş , otları çok sevmeme rağmen daha önce hiç duymamış ve tatmamıştım.

Maalesef bu fotoğrafımda çok flu çıktı , etraf loş olduğu için bende belli bir programda parlamadan çekmeye çalıştığım için böyle bir sonuç elde ettim:-((. Neyse isteyen Maria'nın Bahçesinin web sitesine girip bu mutteşem görüntüyü net olarak görebilir. Daha öncede Izgara Kalamar yemiştim ama bu lezzette ve sunumda hiç görmemiştim. Masaya ilk geldiğinde hepimiz " aa bu ne " edasıyla mırıldandık :-))Bu muhteşemin adı Kalamar Akordeon , adı gibi neredeyse al eline ve çal :)) İşte sizler için gene siteden bir tarif alıntısı . Tabi evde ne kadar başarılı olur bilmiyorum ama denemekte yarar var.
KALAMAR AKORDEON
MALZEMELER:
Kavala Kalamarı350gr kalamar
2şişe soda veya bira
1/2kahve fincanı zeytinyağı
1/2demet fesleğen saksıdaki fesleğen daha hoş koku bırakır
1tatlı kaşığı kekik
HAZIRLANIŞI:
Kalamarı 3 saat boyunca soda veya birada bekletin yumuşaması için
Sodadan çıkarıp gece boyunca z.yağı fesleğen ve kekikle marineye yatırın.
Kalamar yıkanmadan ızgaraya atılır iç bölümü pişsin diye üst kısmını yarıyoruz
İşte gecenin en özel bölümü ; sevgili arkadaşım Özlem'den bizlere sunulan süpriz. Daha önce yayınlamış olduğum Bir Cumartesi İstanbul Gezisi yazımda Kapalıçarşıya gitme sebebimizden açıkca bahsedememiştim , şimdi hepsi sahiplerini bulduğuna göre açıklayabilirim . Kapalıçarşıya fotoğrafta gördüğünüz Paşminalar için gitmiştik. Ama Paşminalar tabiki göründüğü gibi değil her yerde satıldığı gibi düm düz olarak alındı.
Günlerce Özlem'in tabiri caizse kafasının etini yedim " ne yapacaksın " diye sorarak ya da tahminlerde bulunarak . Ama kesinlikle böyle bir güzellikle karşılacağım aklıma gelmemişti. Çok şık duruyor , özellikle benim rengim siyah ile birlikte muhteşem. Bugün işe giderken siyah gömleğimle kullandım çok hoş durdu.
Dün gece hepimiz boynumuzda rengarenk bu süslü Paşminalarla çok güzel fotoğraflar çektirdik. Ellerine sağlık canım arkadaşım , severek kullanacağım , ve devamını da beklerim :-))İşte böyle güzel bir doğum günü gecesinide bitirdik .
Ama şunuda eklemeden geçemeyeceğim , eğer bu mekana gitmek isterseniz ay başını tercih edin , biraz tuzlu bir mekan :-)) şimdi bu yazımı okuyacak olan doğum günü grubu arkadaşlarımın yüzündeki gülmsemeyi hisseder gibi oldum :-)), ama bir kere olsun özel bir gün için gidilebilir.
Sağlıcakla kalın.

25 Kasım 2008 Salı

Damla Çikolatalı Kek

Eşim tatlı ve kek türlerine özellikle çikolatalı olanlara çok düşkün, benim tatlı ile aram pek olmadığı için yapmakta pek aklıma gelmez. Ama bu hafta sonu dışarıdan alıp yiyeceğine evde bir kek yapayımda yesin dedim ve yaptığım kek benim bile hoşuma gitti :-))
Ama itiraf ediyorum unu için Kekun’u kullandım. Sade Kekun çok ucuz yaklaşık 2,5 YTL ama içine konan malzemeleri düşünürsek sonuç pekte ucuz değil ki bu durumu sevgili arkadaşım Özlem çok iyi bilir :-)).

Malzemeler;

- 1 Paket Sade Kekun
- İçine konacak olan malzemeler kutunun üzerinde sırayla yazıyor ama ben yağ olarak sadece 1 su bardağından 1 parmak az zeytinyağı kullandım, margarin kullanmadım.
- Ek olarak 1 çay bardağı kadar kakao
- 1 çay bardağı kadar damla çikolata

Tüm malzemeleri tarife göre karıştırdıktan sonra yarısını yağlanmış büyük boy kare borcama döküyoruz. Geri kalan yarısını kakao ile iyice karıştırıyoruz. Kakaolu karışımı Damla çikolataların bir kısmını dizdiğimiz beyaz kek hamurunun üzerini kaplayacak şekilde döküyoruz. En üstüne gene damla çikolataları serpip önceden ısıtılmış 160 derecelik fırında pişene kadar tutuyoruz.
Benim gibi tatlı ve kekten anlamayanlar için çok kolay ve bir o kadar da lezzetli bir çeşit.

Sağlıcakla kalın.

23 Kasım 2008 Pazar

Sütlü İrmikli Kabak Çorbası


Bugün hafta arası yemeklerimi hazırlıyordum ve aralarında uzun zamandır yapmadığım kabak ve biber dolması da vardı. Kabakları dolma için oyduktan sonra içlerini de mücver yaparım diye bir kenara ayırdım. Ama her zamanki huyum 5 dakika için yapılacak yemek başka bir şekil aldığı için mücver fotoğrafta görmüş olduğunuz çorbaya dönüştü :-)

Ama çorbanın içindekiler tamamen doğaçlama ( her zamanki gibi :D ) , sonuç ise çok lezzetli , yapılabilir ve bence hatta hemen deneyin :-))

Malzemeler;

- 3 kabak içi – rondodan geçirilmiş ( 2 tane tam kabakta kullanılabilir)
- 1 kuru soğan – rondodan geçirilmiş
- 1 diş sarımsak
- ½ litre süt ve 1 su bardağı kadar su
- 2 çorba kaşığı irmik
- 1 avuç kadar taze dereotu
- 1 çorba kaşığı zeytinyağı
- 1 tatlı kaşığı kadar tereyağı
- İstenildiği kadar tuz

Soğanları hafif pembeleşene kadar zeytinyağında kavuruyoruz, içine rondodan geçirilmiş kabak ve dereotlarını koyuyoruz tencerenin kapağını kapatıp ve ocağın altı kısıp bir süre pişmelerini sağlıyorsunuz. Ayrı bir kapta irmiğe 1 bardak sütü ilave edip iyice karıştırıyoruz. Bu karışımı kabağın içine döküp iyice karıştırıyoruz daha sonra kalan sütü ,ezilmiş sarımsağı, tereyağı ve tuzu da ilave edip ara ara karıştırarak pişiriyoruz. Katılaştığını hissettiğimiz zaman sıcak su ilave ediyoruz ve piştikten sonra parçalayıcıdan geçirip servise hazır duruma getiriyoruz.

Sağlıcakla kalın.

Kuru Domates Salatası

Kuru domatesin tadını çok seviyorum ama sert olması sebebi ile bazen yemesi zoruma gitmiyor da değil :). Bu sebepten dolayı sanırım yaklaşık 2 ay önce fotoğraftaki salatayı haşlayarak yaptım ve sonuç şahitlerim olduğu için açıkça söyleyebilirim mükemmel oldu :))

Malzemeler;
- 1 su bardağı kadar kutu domates
- 1 çay bardağı kadar bezelye
- 5–6 adet ceviz
- Kekik, fesleğen, limon, tuz, ezilmiş 1 diş sarımsak, zeytinyağı

Kuru domatesleri ve bezelyeleri ayrı ayrı tencerelerde çok az su ile haşlıyoruz ( haşlama kıvamı sizlerin damak zevkine kalmış ) . Haşlanmış domateslerin kabuklarını soyup birkaç parçaya doğruyoruz, servis kabımıza koyup üzerine haşlanmış bezelyeleri ve kekik, fesleğen, limon, tuz, ezilmiş 1 diş sarımsak, zeytinyağından yapmış olduğumuz sosumuzu domates ve bezelyelerin üzerine döküyoruz, en üstte de süslemek için cevizleri birkaç parçaya kırıp koyuyoruz.

Sağlıcakla kalın.

20 Kasım 2008 Perşembe

Peynir Tabağı

Uzun zaman önce hazırlanmış ve maalesef saygı değer bir arkadaşımın dilinden kurulamadığım peynir tabağım :-) Şimdi görünce direk dile getireceği şey " ee ne zaman gelsek peynir ekmek yeriz ne olacak " :-)))

Ama şu peynirlere ve sunuşa bakın , ne hoş değilmi :-) hele birde bu tabağında yanında sunduğum kırmızı şaraba diyecek yoktu doğrusu.

En kısa zamanda bu peynir tabağının benzerini yapmak ve sevdiğimiz arkadaşlarımızla paylaşmak dileğiyle .

Sağlıcakla kalın.

5 Kasım 2008 Çarşamba

Kestane Kabağı Tatlısı



Bu tatlının hikayesi çok farklı . Ben bu kestane kabağını sırt çantamda taaaa Karadeniz'in çok yüksek dağlarının tepelerinin üzerinde bulunan Çamlıhemşin'in Mollaveys köyünden getirdim.
İşte bu güzel köyde bu güzel kabağın yetiştiricileri ve evleri.

Koca kabağı sırt çantama koyduk ve dönüş yolumuz olan Trabzon havalimanına kadar sırtımda taşıdım. Ama bugün tadına baktığımda kesinlikle taşıdığıma değdini bir kere daha anladım.
Kabağı getirince doğru eşimin teyzesine sevgili Sema Teyzeye verdim , çünkü pişirme konusunda benden çok çok usta olduğunu biliyorum ve en önemlisi bu kabağa herhangi bir yanlışlık yapıp ziyan etmek istemiyordum:-)
Bu akşam iş dönüşü kendisine uğradığımda bu güzelim ve nefis tatlıyı yaptığını ve benim payımı da ayırdığını söyleyip hemen verdi , aslında hemen alan bendim :-)) Hatta orada aç karnına bir dilim götürdüm , eve gelince de dilimler birbirini kovaladı:-))
Şimdi size bu kabağın tarifini vermeyeceğim , çünkü bu lezzette bir kabağı en azından İstanbul'dakiler için söylüyorum , kesinlikle bulamazsınız , hadi buldunuz diyelim , uzun saatlerde sırt çantanızda taşımadığınız için benim aldığım lezzeti alamazsınız:-))
Halen mutfakta bir miktar daha bulunmakta , yatmadan önce kısa bir ziyareti daha hakediyor sanırım:-))
Ellerine sağlık Teyzecim :-))
Sağlıcakla kalın.






















Palamut Tava



Dönemin sıkça bulunan balıklarından palamut . Bu sene epey sıklıkla yapıyorum , ama fiyatı hiç gerilemedi aynı seviyede devam ediyor . 3 sene önceydi yanılmıyorsam palamutu nerdeyse bedava vereceklerdi o kadar ucuz ve boldu . Ama şimdi dikkat ediyorum , balıkçıma her gittiğimde fiyatlar sabit hatta geçen hafta biraz daha yükselmişti.

Umarım kısa zamanda ucuzlarda herkez için alınabilecek seviyeye gelir.

Geçen haftasonunda misafirlerime mısır ununda kızarttım , gerçekten çok lezzetli oldu.
Bence mevsimini kaçırmadan yapın.

Sağlıcakla kalın

2 Kasım 2008 Pazar

Hamur Çorbası


Dün annemlere gitmiştim , anneciğim öğle yemeği için hamur çorbası pişiriyordu, hep beraber içtik enfes olmuştu.

Bende bugün aynısı olmasa da kendi aklımca bir hamur çorbası yaptım, tadı epey güzel oldu, deneyebilirsiniz:)

Malzemeler;

- ½ su bardağı yeşil mercimek
- 1 kuru soğan ( yemeklik doğranmış )
- 1 çorba kaşığı kadar kıyma
- 1 tatlı kaşığı domates salçası
- 1 çorba kaşığı haşlanmış nohut
- 2 çorba kaşığı kadar kayseri mantısı
- 1 diş rendelenmiş sarımsak
- 1 tatlı kaşığı nane
- 1 çay kaşığı kırmızıbiber
- 1 tatlı kaşığı zeytinyağı
- 1 çorba kaşığı kadar tereyağı
- İstenildiği kadar tuz

Soğanları zeytinyağında pembeleşen kadar kavuruyoruz, üzerine kıymamızı ve salçayı ilave edip kavurmaya devam ediyoruz. Kavrulan kıymaya yıkadığımız mercimekleri ve tuzu ilave edip bir miktar suyla pişmesini sağlıyoruz. Mercimeklerin pişmesine yakın mantıları koyup su ilave diyoruz ve mantılar pişene kadar kaynatıyoruz, pişirme işleminin bitişine yakın haşlanmış nohutları ekliyoruz ve birkaç dakika sonra ocağımızı kapatıyoruz.
Ayrı bir tavada tereyağını eritip içine sarımsak , nane ve kırmız biberi ilave ediyoruz ve bu karışımın bir bölümünü çorbaya ilave edip karıştırıyoruz diğer yarısını da servis sırasında çorbamızın üzerine döküyoruz.

Sağlıcakla kalın.

Cevizli Mısır Ekmeği "PORSELEN DEMLİK ÇAY SAATİ 29"












Geçen hafta sonunda pazar sabahı kahvaltısı için uydurulmuş bir tarif, ama sonuç gerçekten başarılı :)

Malzemeler;

- 3 yumurta
- 1 küçük paket süt
- 1 çorba kaşığı kadar zeytinyağı
- 1 çay bardağı kadar kırılmış ceviz
- 1 paket kabartma tozu
- 1 çay kaşığı kadar tuz
- Alabildiği kadar mısır unu

Yumurtaları iyice çırptıktan sonra sütü ve zeytinyağını ilave edip tekrar bir müddet daha çırpıyoruz. Bu karımın içine bir miktar mısır unu kabartma tozunu ve tuzu ekleyip iyice karıştırıyoruz, hamurun kıvamı koyu kek hamuru kıvamına gelene kadar mısır unu ilave diyoruz, en son olarak ta cevizleri ekleyip yağlamış olduğumuz fırın kabımıza döküp önceden ısıtılmış 160–170 derecelik fırınımızda pişene kadar tutuyoruz. Piştiğini anlamak için kürdan batırıyoruz, eğer kürdan temiz çıkarda pişmiş demektir.

Sağlıcakla kalın.

Evde Zeytin Yapma


Uzun zamandır hep özendiğim ama bir türlü kısmet olamayan yeşil zeytinleri sonunda bende yaptım. Aslında henüz tam olmuş sayılmaz ama acelecilik işte hemen paylaşmak istedim:)

Annemlerin bahçesinde çocukluğumdan beri bulunan zeytin ağacı hala ürün verir ve annem hemen hemen her sene mutlaka evde zeytin yapar ve bana da verir. Bu sene bende heves ettim ama benim yapışım annemlerin bahçedeki zeytin değil de Sevgi Teyze’min Dikili’den getirip sağ olsun benim için çizip hazırladığı zeytinler oldu.

Sevgi Teyzecim şeker bayramından sonra ( yaklaşık 4 hafta kadar önce ) bana çizilmiş ve pet şişelere konulmuş olarak fotoğraftaki miktardaki zeytinleri verdi. Tadının acılığı geçene kadar her gün suyunu değiştirmemi tembihledi. Ben de her sabah işe gitmeden kendime görev edindim sadece hafta sonları unuttuğum anlar oldu, ama o zamanda 2 günde bir değişti herhangi bir problem oluşmadı.

Acılığı gidince dün bir kabın içersinde bir avuç kadar kaya tuzu ve 1 çorba kaşığı kadar limon tuzunu suda eritip görmüş olduğunuz kavanozda bulunan zeytinlere döktüm ve bir limonu dilimleyerek dekoratif bir görünüm sağladım, hoş görünüyor değimli? :)) , Damak zevkime uygun hale gelince yemek için hizmete sokacağım.

Aslında bizim evde yeşil zeytini en çok seven biricik kızımdır, ama kendisi şehir dışında okuduğu için maalesef hemen tadamayacak, ama en kısa zamanda ulaştırmak için elimden gelini yapacağım, şimdi “ annem bu belli olmaz her şeyi yapar, UPS ile bile yollar “ dediğini duyar gibiyim :)

Sağlıcakla kalın.